Bu kez galiba Esad gerçekten çöküyor. Suriye, Hafız Esad’ın Hava Kuvvetleri Komutanı ve Savunma Bakanı olarak darbeyle iktidarı ele geçirmesinden önce tam bir kaos içindeydi.
Darbeler birbirini izliyordu.
Durum “sabah erken kalkan ihtilal yapıyor” mizahına dayanmıştı.
Hafız Esad’ın ihtilalinden sonra demir yumruk altında istikrar dönemi başladı.
Baba Esad’dan sonra oğul Esad...
İkisi de iktidar mührüne mürekkep olarak “kan” kullandılar.
Ancak...
40 yılı aşkın “Esad’lar dönemi” artık sona yaklaşmakta.
Bunu AB, NATO, ABD’nin yanı sıra Rusya sözcüleri de dile getirdi.
DAVUTOĞLU’NUN İBRASI
UZUN süredir Dışişleri Bakanı Davutoğlu hedefteydi.
Suriye’de “acun” ve “ABD adına kraldan fazla kralcı” politika uygulamak iddialarıyla yaylım ateş altındaydı.
“Esad’ın kalıcı olduğu” öne sürülüyordu.
“Komşularla sıfır sorun” derken en uzun sınırımız olan Suriye ile düşman cephe oluşturmak, bunun hemen yanı başımızda PKK uzantısı bir Kürt yönetimi üretmesi, Suriye ve Suriye bağlantılı güzergahtaki ülkelerle ekonomik ilişkilerin dibe çakılması, 100 binin üzerinde Suriyeli sığınmacının Türkiye’ye çıkardığı fatura, hep “acun” ve “kraldan fazla kralcı” politikanın pasifine yazılıyordu.
Esad’ın -belki de önümüzdeki birkaç hafta içinde- tükenmesi Davutoğlu hesaplarının “ibrası” olacaktır.
Türkiye için de şu aşamada seçeneklerin “en az kötü olanı” denebilir.
Hani yılanın kendisine süt veren adama “sende bu oğul acısı, bende bu kuyruk acısı varken artık biz mümkünü yok dost olamayız” demesi gibi bir durum.
Esad rejimi altındaki bir Suriye ile burun buruna devam edilemez.
“Gidici” olması en az bundan sonrası için ihtimallerin/seçeneklerin “en az kötü olanı...”
PUSULASIZ YOLCULUK
ŞİMDİ sorun Esad rejiminden sonra neler olabileceği?
Müslüman Kardeşler önderliğinde Sünnilerin egemenliği ele geçirmeleri bir olasılık.
Ancak...
Suriye’deki Nasuriler ve Hıristiyanlar için ayrı ve daha küçük bir devlet olasılığı da var.
Ya Suriyeli Kürtler?
Onların devletleşme hevesleri hakeza.
Bunlar poker masasında kart dağıtır gibi önlerine düşecek kağıtlarla herhalde yetinmezler.
Birbirlerine girebilirler.
Türkiye ve başta ABD olmak üzere AB bu kör dövüşüne el koyabilirler.
Ama...
Asıl büyük ve yakın bir tehlike var.
Esad’ın elindeki füzeler, kimyasallar kimlerin, hangi örgütlerin eline geçecek?
Bunların ateşlenmesi halinde Türkiye’nin “risk haritasındaki yeri” nedir?
Esad rejiminin geçtiğimiz günlerde muhaliflere karşı ilk kez “Scud” füzeleri kullanmaya başladığı yolunda iddialar var.
Doğruysa...
Füze depolarının kapıları aralanmış olmalı.
Tehlike “kimyasal stoklarının” sorumsuz ellere geçmesi olasılığıyla daha da büyüyor.
Davutoğlu’nun Belçika gezisinde Cengiz Çandar’a “bu olasılık yüzde 2-3 olsa bile göze alınamayacak büyük risktir” mealindeki sözleri gelecek haftaların ajandasında zorlu bir sorun.
Ya Patriotlar?
Davutoğlu’na göre Hafız Esad’ın bunları Türkiye’ye karşı kullanması ihtimali “yok” denecek kadar az.
O halde Patriotlar neden Suriye sınırımıza konuşlandırılıyor.
Galiba...
Türkiye’nin yalnız olmadığı NATO ile bütünlüğü bir caydırıcı mesaj olarak Patriotlarla kullanılıyor.
Tehlike bu füzelerin ve kimyasalların kısmen sorumsuz bazı örgütler eline geçmesiyle sınırlı değil.
O örgütleri kullanabilecek Türkiye’ye karşı tetikçilik yaptıracak devletlerin olabileceğini de dikkatlerden uzak tutmamak gerek.
Türkiye’yi ateş çemberi içine çekmek için oyunlar her köşe başında sahnelenebilir.
Elbette Ankara bu olasılıkları görüyor, kaygı duyuyor ve önlemler almaya çalışıyor.
Ama...
Her şey öngörülemez ki!
Suriye’de bir “med-cezir” hareketi var.
Esad’ın çöküşüyle sular çekilecek ama yeniden yükselerek nasıl gelecek?
Özay Şendir
‘Diyalektik bir şey’ olarak Lozan tartışması...
16 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Sosyolojik hatalar!
16 Mayıs 2025
Zafer Şahin
Sanatçılar ‘Terörsüz Türkiye’ istemiyor mu?
16 Mayıs 2025
Abdullah Karakuş
Krizler, görüşmeler ve sonuçları
16 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
İttifak’ta görüş ayrılığı çıkmadı
16 Mayıs 2025