Aralık 1998... Kahire’deki Başkanlık Sarayı’nda Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek’ten “Öcalan krizinde Mısır’ın katkısını” dinliyorum.
Öcalan ve PKK’lıların tümüyle Suriye’den çıkarılması için Türkiye’nin “aksi halde savaş” ültimatomu sürecini anlatıyor:
6 Ekim 1998 Mısır için çok önemliydi.
Yom Kippur Savaşı’nın 25. yıldönümüydü.
Mısır orduları ilk kez Süveyş Kanalı’nı geçerek İsrail işgalindeki Sina Yarımadası’na girmişlerdi.
6 Ekim “İsrail’in yenilmez olmadığının bir kanıtı” gibi görür.
Bu çok önemli günün daha önceden hazırlanmış olan etkinliklerine katılmayarak önce Şam’a sonra da Ankara’ya uçtu.
Çünkü Türkiye- Suriye ilişkileri çok gergindi.
2 ülke arasında çatışma çıkacak diye kaygı büyüktü.
Suudi Arabistan ve Körfez emirliklerinden “aracı ol” mesajları alıyordum.
Bu arada Türkiye’deki yetkililer de sürekli olarak gerilimi tırmandıran konuşmalar yapıyordu.
Ankara’da, Suriye’ye karşı savaş azmi gördüm.
Suriye’de buna askeri karşılık vermek zorunda kalacaktı.
Savaş bölgeye sıçrayacaktı.
Arap dünyasının, Suriye’den yana tavır koyacaklarını görüyordum.
Türkiye’de, savaş için azimli olunduğunu gördüm.
Bu arada Süleyman Demirel’den bir kapının aralanır gibi olduğunu hissettim.
Bunun üzerine Esenboğa Havalimanı’ndan Şam’a telefon ederek Başkan Hafız Esad’la konuştum.
Esad’dan “Demirel’in araladığı kapıdan girebileceği” izlenimi edindim.
Rota değiştirerek Ankara’dan yeniden Suriye’ye uçmak kararı aldım.
Bunu Hafız Esad’a da bildirdim.
MÜBAREK, OKSİJEN?ÇADIRINDA
Mısır’da Başkan Hüsnü Mübarek’in “oksijen çadırından” sürdürmeye çalıştığı yaşamı bir “laboratuvar deneyi” gibi izleniyor.
“Fişinin çekilmesi” olasılığı daha ağır basmakta.
Ancak...
Başkanlıkta kalabilse de artık o eski Mübarek olamaz.
Dişleri, tırnakları sökülmüş, tüyleri dökülmüş bir yaşlı Afrika aslanı o...
Kükremesine kimse kulak vermeyecektir.
Zemberekleri boşanmış 80 milyonluk nüfusuyla Mısır’ı yönetemez.
Hele “40 yıllık dikta” formatını sürdürebilmesi mümkün değil.
40 yıldır bir arada tutabilen “otorite” kızgın çölde erirken liberalinden kökten dincisine... 10 milyonluk Hıristiyan kesime... Daha önceki başkan Enver Sedat’ın da başını alan ve şimdiden dişlerini gösteren Müslüman Kardeşler örgütüne kadar farklılıklar, çok geçmeden ülkeyi kaotik bir manzaraya sürükleyecektir.
ABD’nin, hayat öpücükleri, Mübarek’i kurtaramaz ama “zaman kazanma” fonksiyonu var.
Mısır’da yeni iktidarın ABD’ye ters düşmeyen koordinatta yapılanması için bu süreç önemli.
Aksi halde, Mısır’daki “kaotik ortam” veya -biraz daha iyimser bakışla- dizginleri ele geçirecek yeni bir yönetim ABD ve ABD’nin içindeki güç olan İsrail’e nasıl bakacaktır?
Örneğin...
Hamas’ı tanıyacak mıdır?
Gazze ile Mısır arasındaki duvarı yıkacak kapıyı açacak mı?
Bu olasılıklar İsrail ve ABD için “kâbus” gibi.
Ancak...
Orada da kalmaz.
İsrail, bölgedeki son büyük dayanağını da yitirmiş olur.
Onu domino etkisiyle diğer ülkelerdeki ABD’ye yakın yönetimler de izleyebilir.
Yıllar içinde oluşturulan “ağ” parçalanır.
O nedenle ABD, Hüsnü Mübarek’in artık bitkisel hayat yaşadığının bilincinde olmakla beraber, hayat öpücükleriyle zaman kazanmaya çalışıyor.
Mısır’ın yeni yönetiminin yapılanmasında da etkili olmayı hedefliyor.