Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Güneri CIVAOĞLU

Mesut Yılmaz'ın "iç kabine" denebilecek bakanlarından biri şöyle dedi:
"Güneş Taner arkadaşımızın - enflasyonun gelecek yıl yüzde 15'e düşürüleceği ve bu konuda IMF ile anlaşma yapılacağı - yolundaki sözleri bizi bağlamaz. Çünkü mümkün değil."
Sonra...
Sözlerini açtı:
"Taner arkadaşımızın hedefine kilitlenmek için, ücretleri ve maaşları dondurmak, tarım ürünleri fiatlarını sabit tutmamız gerek.
Bunlar hiç olacak şey mi?
Türkiye'deki fabrikaların yarısı batar.
Gübreyi, akaryakıtı, tohumu yüzde 100 zamla almış...
Sonra...
Ürününü sıfır zamla satacak.
Toprak adamından biz bunu nasıl isteriz?
IMF'nin isteklerini bu haliyle kabul etmemiz mümkün değildir. Patlayacak sosyal tepkinin altında kalırız."
Zaten, aynı saatlerde Başbakan Mesut Yılmaz da "enflasyonu 1 yılda yüzde 15'e indirmeye kilitleyen böyle bir anlaşmanın ve uygulamanın söz konusu olmadığını" söyledi.

IMF, neden 3 yıla yayılmış olan ve 3 yıl sonra yüzde 10 enflasyonu hedefleyen programı kabul etmiyor?..Neden 1 yılda yüzde 15 enflasyona inişi öngören şok programda diretiyor?
Sorunun cevabını gene, Yılmaz'ın en yakınındaki o bakanla söyleşimizde buluyoruz:
"IMF, 3 yıllık istikrar programı önerimizi, aslında makul bulmakta. Ama, uygulamada gerçekçi görmüyor.
6 ay uygulayıp sonra seçim kararı alarak, ipleri koyuverme ihtimalimiz, onu korkutuyor.
Yahut...
Bu hükümeti dışardan destekleyen CHP'nin veya içerde ortak partilerden birinin tavır koyup, iktidarımızı noktalayacağı kuşkusu var. O zaman istikrar programı nasıl sürecek?
Yarı yolda bitecek.
Bu kadar parçalı bir hükümetin, 3 yıl daha çok sıkı ekonomik önlemleri sürdürerek ayakta kalabileceği, uzak ihtimal olarak görülüyor.
Halbuki... IMF, - çok sıkı bir program, eğer 1 yılda uygulanırsa ve sonuç alınırsa bu hükümetle dahi gerçekleşebilir - görüşünde."

Bu bakana göre, bütçede hedef alınan yüzde 50 enflasyonu gerçekleştirmek dahi başarı olur.
Zaten geride kalan 1997'nin yüzde 80 dolaylarındaki enflasyonuna göre değil... Tarımda taban fiatları, kamuda işçi ücretleri ve memur maaşları 1998'de enflasyonun yüzde 50 olacağı varsayımına endekslenecek. Daha yılın başında, ilan edilecek.
Yani...
Bu rakamların dahi, nasıl sosyal dalgalanmalar yaratacağı görülecektir.
Keşke...
Güneş Taner'in öngördüğü program uygulanabilse.
Fakat...
Siyaset katsayısı dikkate alınmadan hazırlanmış bir İktisat Fakültesi Yüksek Lisans seminer çalışması gibi IMF'nin romantik telkini.
Teoride
"olması gerekeni" yansıtıyor.
"Olabileceği" değil.
Bu ikisinin örtüşmesi için, bıçağın et kalınlığını aşıp kemiğe dayanması gerekir.
Örneğin, enflasyonun yüzde 500'e, 1000'e, 5000'e dayanması halinde, toplum savaş yılları piskozuna girer.
Ortak düşmana karşı birleşir.
Her kesim, fedakarlığa hazır hale gelir.
Ulusal uzlaşma sağlanır.
İsrail'de, Arjantin'de, Brezilya'da, hiper enflasyon yaşanan bütün ülkelerde bu sendrom yaşanmıştır.
Fakat...
Böyle uçurum kenarına gelinceye kadar, o ülkeler de, yüzde 70 - 80 - 100 enflasyonlu yıllar süresince, tıpkı bizdeki gibi, eyyamcı politikalarla vaziyeti kurtarıyorlardı.

Türkiye'nin yüzde 500 - 100 - 5000 oranında hiper enflasyonlu yıllar yaşamamak şansıdır.
Ama...
Aynı zamanda - galiba - şanssızlığıdır da...
Çünkü...
Bir ulusal ortak bilinç ve kararlılık oluşmuyor. İdare - i maslahatçı politikalar, sürdürülüyor. Ülke ekonomisi, yüzde 70 - 100 arasındaki mariz ve müzmin hastalıklı enflasyon oranlarında sürünüyor.
Hiper enflasyon olsa idi, belki silkinip, şok önlemlerle, şok programlarla 1 yılda yüzde 10'un altına düşürecektik.
O zaman, zaten sadece çok sağlamlar ve ayakta kalmış olanlar bu depremi de atlatabilirlerdi.
Şimdi...
Yoğun bakımda olmayan, komaya girmemiş Türkiye için, ekonomisinin yarısını yere vuracak bir şok uygulamayı istemek ve beklemek akılcı görünmüyor.
Gene de...
"İktidar mazeret yeri olamaz."
1997 Türkiyesi
deİsrail'in, Arjantin'in ve diğer Güney Amerika ülkelerinin... Ya da 24 Ocak 1980 Türkiyesi'nin çok kötü şartları altında değildir.
Ekonomiyi, elektrikli sandalye şokuna oturtmadan, yüksek enflasyondan kısa sürede kurtarmak mümkün.
Mucize değil... Ama marifet bekliyoruz.
Çünkü, ancak marifet iltifata tabidir.
Demokrasilerde iltifat, seçim sandığına atılacak oydur.



Yazara EmailG.Civaoglu@milliyet.com.tr