Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

AVRUPA Birliği Başkenti denebilecek Brüksel'de bir hazin konuşma...
"- ABD'nin zencileri gibi, Türkler'e de siz, Avrupa zencileri muamelesi yapıyorsunuz.
Bu yanlıştır.
Türkler, Avrupa'nın ikinci sınıf insanları değildir."
"- Haklısınız. Türkler'e Avrupa'nın zencileri muamelesi yapmamız yanlıştır. Türkler artık, ABD'nin İtalyan'ları gibi, Avrupa'nın İtalyanları haline geldiler."
Yani...


Kara mizahla şöyle demek isteniliyor:
"ABD'deki İtalyanlar nasıl mafya iseler... Avrupa'daki Türkler de mafya... Başta uyuşturucu olmak üzere, Avrupa'nın her türlü yeraltı işi Türkler'de..."
Bu kara mizah konuşmasını Avrupa'daki bir diplomatımızdan dinledim.
Muhatap olduğu bu sözleri yansıtırken, kahır yüklüydü.
Ve sözlerini daha da dramatik bir boyuta vardırdı:
"Sadece Avrupa'daki Türkler değil... Artık Türkiye de gölge altına girdi.
Uyuşturucu mafyasının Ankara'da bazı kodamanların korumasında olduğu kanısı Avrupa'da giderek yerleşmekte.
Uyuşturucu baronları ile ilişkileri nedeniyle bazı devlet adamları tutuklanan Colombia'ya benzetiliyoruz.
Yakında...
Türkiye'den - Avrupa'nın Colombia'sı - diye söz edilebilir kaygısındayım..."


ELBETTE Türkiye, asla bir Colombia değildir.
Olamaz da.
Uyuşturucu ve mafyanın diğer pis işlerine bulaşmış birkaç bürokrat, polis, politikacı temizlenir. Temizlenecektir.
Avrupa'da 3 milyon Türk var.
Birkaç yüz pislik adam yüzünden, Avrupa'daki bütün Türkler'in karalanması da çok yanlıştır.
Gerçek çok geçmeden kendini kanıtlar.
Çünkü gerçek rutubet gibidir. Önüne hangi duvar örülürse örülsün, onu aşar.
Peki Avrupa başkentlerinde birden esmeye başlayan "mafyanın Türkiye'de hükümet edenlerin korunması altındaymış gibi gösterme" rüzgarları nedir?
Bunu CORRU diye bir iletişim mekanizması açıklıyor.
Ankara'daki Avrupa Birliği Büyükelçileri'nin merkezlerine yazdıkları - gizli olmayan - raporlarının kopyaları 15 Avrupa Birliği ülkesi Dışişleri Bakanları'na da fakslanıyor.
Tek bir büyükelçi "mafyanın Ankara'da korunduğu ve bazı zirve isimlerle içiçe olduğu" yolunda rapor yazsa, bu rapor 15 Avrupa Birliği ülkesine aynı anda gidiyor.
Bir bakıma etki katsayısı 15 oluyor.
Bir de benzer raporların hepsi tarafından yazıldığını ve birer kopyasının Avrupa Birliği üyesi diğer ülkeler başkentlerine fakslandığını düşünün...
Bunun günlerdir - örneğin bir haftadır - sürdüğünü varsayın...
Çok basit bir hesapla etki, 15 x 15 x 7 = 5005 adet rapor dolaşımı oluyor.
Türkiye, sadece bir haftadır 15 Avrupa Birliği ülkesinde 5005 kez Ankara kaynaklı raporlarla uyuşturucuya yataklık etmekle suçlanıyor.
Avrupa Başkentleri'nde bir Dışişleri görevlisinin, bu bombardıman altında etkilenmemesi mümkün değildir.
Buna Türkiye'deki gazeteleri izleyerek gazetelerine, televizyonlarına haber yapan Ankara'daki, İstanbul'daki yabancı meslekdaşlarımızı da ekleyin...
Herhalde Avrupa'da esen "karşı rüzgarların" nedeni anlaşılır.
Ayrıca...
Böyle abartılmış iddialar bir yana...
Ama, tüten dumanların bir ateşten çıktığı da gerçektir.
Siyaset - mafya ve bazı polis şefleri üçgenini kim yadsıyabilir?
Artık fotoğraflarıyla bile herşey ortada.
Bu Avrupa ülkelerinin Türkiye'de elbette ajanları, polisleri de var.
Onlar da ortaya dökülen kirli çamaşırları, ülkelerine rapor ediyorlar.

O halde yapılmayacak ve yapılacak şeyler nelerdir?
Önce birincisi... Yani yapılmayacak olanlar.
Avrupa'ya kızıp, bağırmakla hiçbir yere varamayız.
Hatta bu gürültü sonucu, karşımızdaki koroya, başta ABD olmak üzere başka ülkeler de katılır.
O halde sakin olmalıyız. Bu birincisi...
Ankara, dilenmemiş özürleri dilenmiş gibi göstermek başta olmak üzere, kendimizi kandırmaya dönük hiçbir işe yaramaz mastürbasyonları bırakmalı. Konu iç siyaset ve iktidar dayanışması çerçevesinden çıkarılmalı... Hadise uzatılıp sündürülürken Türkiye yara almakta. Bu da ikincisi...
Yapılacaklara gelince...
Kirli üçgenin siyasetçi ve polis şefleri köşeleri, derhal yargı önüne çıkarılmalı.
Yargısız infaz, aslında Türkiye'nin imajını da vuruyor.
Mafya şefleri seri halde tutuklanmalı.
Bütün bunlar dünya medyasında teşhir edilmeli.
Ve Türkiye, bütün dünya ülkelerine hitaben "temizlik" bildirisi yayınlamalı...
Avrupa'nın ne zencisiyiz...
Ne İtalyan'ı...
Daha 2 yüzyıl önce Avrupa'nın yarısının efendisiydik.
Bu büyüklüğü atalarımızdan devraldığımız genlerimizde taşıyoruz.
...........
Not: Yasemin'in kaybı bağlamında Ağar'lara başsağlığı diliyorum. Yasemin'in yeri cennet olsun.