Deniz Baykalı hedef alan "başbuğ" söylemiyle, onun "diktatörlük yaptığı, parti içi demokrasiyi işletmediği" iddiaları...Baykalın "demokratik olduğunu" zaten kimse söyleyemez.Ama...Son genel seçimi hatırlayalım.Dervişle birlikte, Fikret Ünlü, Memduh Hacıoğlu, Zeynep Damla Gürel, Ersin Arıoğlu, Bihnun Tamaylıgil de ön seçimleri kazanarak mı listelerin yüzde yüz seçilecek üst sıralarında yer aldılar?.Hayır.YTPyi bırakıp CHPye gelirken, Dervişe, beraberinde getirdiği bu arkadaşları için Baykal, "seçilme garantisi" verdi, listelerin en iyi yerlerine bu nedenle konuldular.Yani Baykalın dayatmasıyla...Derviş ve kontenjan arkadaşları o zaman Baykala "Başbuğ" demediler.Şimdi diyebilmek hakları üzerinde ise son seçimlerde konulmuş "ipotek" var. Derviş "vakası / vakıası" için "netlik ayarı" yapmakta fayda var. 1- Önce "CHP ve Derviş ilişkileri..." Bir başka Derviş "vaka / vakıasına" dün işaret ettim.Vurguluyorum...2- Derviş, Ecevite yakın olduğunun altını çizerek ve onun güveniyle bakan oldu.Ancak... Ekonomi tam rayına girmişken, ansızın, herkesi şaşırtan laflar etmeye başladı. "Hükümetin karar alamaz hale geldiğini, Türkiyenin süratle seçimlere gitmesi gerektiğini" söyledi.Ekonominin ve siyasetin çivilerini yerinden oynattı......Ecevite arkasını dönerken, Hüsamettin Özkan ve İsmail Cemle yeni bir hükümetin kurulması, o olmazsa aralarına Mehmet Ali Bayarı da alarak yeni bir parti oluşturulması, seçime gidilmesi için "kader birliği" yaptı......Ardından "kader birliği" arkadaşlarından basın toplantısı yapmadan 10 dakika önceki telefon konuşmasında bile CHPye geçeceğini sakladı..."Ben solcuyum, CHPliyim" diyerek 3 sendikacıyla birlikte Baykalın yanında CHPye geçti......Ve öğreniyoruz... Daha o günlerde 7 - 8 YTPli önünde, "AKPnin tek başına iktidarı, Türkiyeyi aşırı sağa savurabilir. Bayarla birlikte AKPye geçersek bu partiyi merkeze çekebilir miyiz?" diye nabız tutmuş.......Son olarak da... Dervişin, "AKPnin türban politikasını doğru buluyorum" söylemi... Bu söylemin, "tarih alınırsa Dervişin müzakere heyetine başkanlık etmesi olasılığının AKP doruklarında düşünüldüğü" yolundaki yayınlarla - zamanlama - örtüşmesi...Yani... "Kararsız / çelişkili / şaşırtıcı / güvenilmez" bir resim. Kararsız / çelişkili / şaşırtıcı Ancak, görüntülere bir başka mercekle de bakılabilir.Şöyle ki..Derviş, "liderlik" kumaşından dokunmadığını... Doğasında "karar vermek" değil, "karar verenlere hizmet" olduğunu bilerek siyaset yapmaya çalıştı.Aslında bürokrat olarak hizmet vermeyi yeğlerdi ama "ağır kriz" yaşayan Türkiyede, 3 parçalı bir hükümette bir bürokratın esamesi okunmazdı. O nedenle Merkez Bankası Başkanlığını reddederek "ekonominin patronluğu" koşuluyla görevi kabul etti.Yurtdışında uzun süre kalanlar için "Türkiyenin küresel birinci ligde yer almayışının sızısını yaşamak" ortak psikolojidir. Derviş, o psikolojinin de dürtüsüyle - kişisel beklentisi olmaksızın - Dünya Bankasındaki deneyim, bilgi ve çevre edinimini ülkesine sunmak "takıntılıdır."Ve "arkasında sağlam bir siyasi irade varsa, hizmetinin amaca ulaşabileceği inancı" nedeniyle, sürekli olarak "güçlü bir siyasi yapı oluşturmaya" çalıştı."DSPde solu birleştirmek... YTP oluşumunda bunu bulmak umudu...CHPde bütünleşmek...Hiçbiri olmazsa ve AKP nasıl olsa iktidar olacaksa, onu merkeze çekebilmek... Uluslararası deneyimleriyle, çevresiyle, birikimiyle Türkiyenin AB ile müzakere sürecinde yararlı olmak.."Biliyorum ki bu, "iyi merceklerle bir bakış", ama Dervişin "siyaseten sadakatsiz" fakat amacına "sadık" olabileceği, "CHPli ya da bir partili olamayacağı" görüşlerine daha yakın duruyorum. g.civaoglu@milliyet.com.tr Vakıa farklı