Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Başbakan R. T. Erdoğan “3 de yetmez, 5-6 tane”  diyerek çocuk sayısını artırma söylemini sürdürüyor.
Oysa...
Fransa Başkanı Sarkozy’nin danışmanı Jacques Attali önceki gün yemekte “kontrolsüz nüfusun tehlikesini”  altını çizerek şöyle vurgulamıştı:
“Kontrol edilmeyen nüfus, zaman ayarlı bomba gibidir.”
Masadaki gazetecilerden bu söylemi atlamış olabilecekler için bir kez daha tekrarlamıştı.
Attali, çok yüksek nüfusun her alanda çözümsüz sorunlar oluşturduğu görüşünde.
Böyle ülkelerde “mikro-krediler” uygulaması aktörlerinden biri o.
Herkese bir inek alabilecek kadar kredi dağıtılması bir örnektir.
İneğin sütü, ailenin yoksulluk sınırında da olsa, yaşamı sürdürecek olanağı sağlıyor.
Ama...
Ya hastane, ilaç, okul, ulaşım, enerji, çevre düzenlemesi ve diğer hizmetler için kaynak nereden bulunacak?
Sel suları gibi kabaran nüfus en büyük sorun.
Dini inançlar ekseninde politika üretildiğinde “nüfus kontrolü” kabul görmüyor.
İslamda da, Hıristiyanlıkta da bu anlayış egemen.
Ancak...
Gerçek, Jacques Attali’nin özlü söylemindedir.
Türkiye de on yıllardır nüfus kontrolünü uygulayan bir ülke.
Bu amaçla yasalar çıkarılmıştır. Halen yürürlüktedir. Devletin, o yasaları uygulamakla görevli birimleri vardır. Vardır da...
Başbakan böyle konuşursa, devletin o birimleri eskisi gibi çalışabilir mi?
Yoksa...
“Zaman ayarlı bombanın” tik taklarını dinlemekle mi yetinir?

Haberin Devamı


ÇANKAYA’DA SMOKİN 
Cumhurbaşkanı Gül, Kraliçe II. Elizabeth onuruna verdiği yemekte smokin giydi.
Üstelik...
Düz yaka değil, “ata yaka” diye anılan, ucu kırık, dik boyunluklu gömlekle...
AKP’lilere ve o zihniyette olanlara örnek oldu.
Uygulama yaygınlaşırsa, toplumdaki bazı simgeler nedeniyle gereksiz kamplaşmaların çözülmesi mümkün.
Kravat takanların smokin ve fraka alerjiyi de aşmaları gerekir.
Sarkozy’nin danışmanı, yazar Jacques Attali, “Futbolda Avrupa kurallarıyla, Avrupa giysileriyle Avrupa tekniğiyle oynadığınız için Avrupalı kabul ediliyorsunuz, her alanda böyle olabilmeli” diyerek bir gerçeği vurgulamıştı.
Ben Çankaya’da smokini bu bakımdan önemsiyorum ve üzerinde duruyorum.
Taha Kıvanç dostumuzun smokinle görülmek istemeyişini, “Ya beni garson sanırlarsa” endişesiyle açıkladığı bir anısı var.
Makulü normalde ararsak; AB zihniyet coğrafyasındaki bir gazeteci ya da politikacı için “Smokin giydiğimde ya beni garson sanırlarsa” kuşkuları olmamalı.
Çankaya’daki davete her şeye rağmen gene smokin/frak değil, takım elbise/kravatla gelen Başbakan Erdoğan ve AKP’lilerin de gerekçeleri herhalde böyle bir kuşku değildi.
Peki neydi?

Haberin Devamı


O... ÇOCUKLARI

Nüfus, saatli bomba

Astoria’da sinema salonları da açıldı. Gerçekten görüntü ve ses kalitesiyle, koltukları, localarıyla sinema keyfi orada...
Gösterilen filme gelince...
Asmalımescit’te özellikle gazetecilerin, sanatçıların pek sevdikleri meyhaneler vardır.
Yaz aylarında oralardan çıkışta Tepebaşı’na doğru yürürken, küçük pavyonların önünden geçilir.
Sıcak nedeniyle kapıları açıktır.
Bazen gireriz. Oralarda çalışan hanımlarla ayaküstü söyleşiriz.
“Güneri Abi, şunu da yaz, bunu da yaz” diye dertlerini dökerler.
Çoğunun modern isimleri aslında çakmadır.
Asuman, Mehpare, Fatma gibi adlarını çalışma hayatlarında kullanmazlar. Kiminin üniversitede okuttukları kızları, oğulları vardır, onlardan söz ederken gözleri dolar, heyecanlanırlar.
Ne iş yaptıklarını o kızların, oğulların arkadaşları bilmezler.
Çocukları, yaşam projeleridir.
Onların elleri ekmek tuttuğunda pavyon hayatları da noktalanacaktır.
Çarşamba gecesi galası yapılan O... ÇOCUKLARI adlı film de bu anne dramları bilinerek izlenmeli ve yorumlanmalı.
Pavyonlarda çalışan kadınlar zaten “O...” kapsamında değiller. Ama içlerinde bu zorunluğu yaşamak durumunda olanlar da elbette var.
İsim belki de ticari getirisi olan bir tercih ama içeriği duyarlı, iç sızlatan, o dünyanın insanlarını sevdirten toplumsal sorumluluğumuzu hatırlatan güzellikte.
O âlemde çalışan annelerin çocuklarını bıraktıkları bir özel bakımevi ve onların ekseninde yapılanan bir film. Toplumun bir gerçeği...