İran’ın “nükleer bomba” üretim kuşkuları Ortadoğu’da “deja vu” olayını anımsatıyor.
İsrail küresel “nükleer bomba” kulübü üyelerinden biri.
Bir süredir İran’ın karşı karşıya olduğu baskılar, daha önce İsrail’e de uygulanmıştı.
İsrail de Tahran’ın “nükleer tiyatrosunu” oynamıştı.
Denetime karşı ilginç “maskeleme” senaryoları artık gerilerde kaldı.
Çünkü, tüm dünya biliyor ki İsrail, “nükleer bombalara sahip...”
İlginç bir anekdotu yansıtayım:
İsrail, nükleer silah tesislerini, yeraltında inşa etmişti.
Denetime sunmak için “dekoratif” diyebileceğimiz tesisleri ise birkaç metre daha yukarıda ve yüzeyde inşa etmişti.
Denetim için gelen nükleer fizikçi bilim adamlarına yüzeydeki bu “Hollywood” film dekoru gibi tesisleri göstermişlerdi.
Kendi aralarında, denetçilerle dalga geçiyorlardı...
Bu arada, uranyum zenginleştirme işlemleri için Amerika’da, bu alanda üretim yapan bir şirketle anlaşmışlardı.
“Siyonist” ilkelere sıkı sıkıya bağlı bir İsrail yanlısı olan şirket sahibi, “yasal olarak tanınan orandaki zenginleştirilmiş uranyumu” İsrail’e gönderiyordu.
Oysa gönderilen “hurda” falan değildi.
İsrail, böylece nükleer bomba için gerekli olan zenginleştirilmiş uranyumu temin etmişti.
Sonuçta, kimsenin ruhu duymadan İsrail, nükleer silah kulübünün “korsan” üyesi oldu.
Bu arada İsrail ajanları dönemin ABD Başkanı Clinton’ın stajyer Monica Lewsky ile ilişkisini saptamıştı.
“Monica şantajı” sonuç verdi.
Nükleer denetçiler Beyaz Saray’ın talimatıyla İsrail’in yüzeydeki “masum ve insancıl” nükleer tesislerini incelemekle yetindiler.
Yeraltındaki “nükleer silah” faaliyetlerini görmezlikten geldiler.
Irak’ı vurdular
İsrail bu arada ikili oynuyordu.
Daha önce, Başkan Reagan zamanında, ABD, İran’a, Irak’a karşı kullanması için son teknoloji ürünü silahları -gizlice- İsrail aracılığıyla göndermekteydi.
İsrail, kendini bu kirli devrenin dışında göstermek için araya “silah satıcıları grubu” koymuştu.
Grubun başında Suudi Arabistanlı ünlü bir silah taciri vardı.
Irak’ı vurmak
Öte yandan, İsrail Irak’ı da “zararsız” hale getirmek çabasındaydı.
Irak, Fransa’dan nükleer silah üretmek için teknoloji transferi yapmıştı.
Tesisini kurmuştu.
İsrail için bu büyük bir tehditti.
İsrail’in gizli servisi “Mossad” içinde iki fikir çarpışıyor:
1Bütün koordinatları bilinen Irak’taki nükleer tesisi bir hava baskınıyla bombalayıp yok etmek.
2Başka bir yol bulmak. O başka yol, nükleer teknolojiyi veren Fransa’da “nükleer çekirdek” operasyonunu yapmaktı.
İkinci yol, İsrail strateji uzmanları için daha “akılcı” göründü.
Çünkü...
Uluslararası politikada İsrail “saldırgan” gibi algılanmak istemiyordu.
Paris’te cinayet
İsrail ajanları, Paris’e sızdılar...
“Nükleer çekirdek” üretim sorumlusunu öldürdüler.
Ama...
Bu operasyon -belki- birkaç kez tekrarlandıysa da sorunu kökünden çözemedi.
Sonunda...
F-16’lar İsrail’den havalandı.
Radar altından uçarak Irak’ın, Mossad tarafından daha önce zaten belirlenmiş bulunan nükleer tesislerini yerle bir etti.
İşte...
Bir “Ortadoğu nükleer omleti...”
İran gerçeği
Bütün bunlar, Ortadoğu’da İran’ın nükleer silah üretimi konusunda bir sürü “dekoratif” laf salatasını ayrıştırıyor.
İran, kafasına “nükleer silah üretimini” koymuş.
Çok mesafe almış...
Hedefine yakın.
Sonuca varacağı belli...
Denetim ve zenginleştirilmiş uranyumun başka ülkelerde “emanet” bırakılması gibi diğer formüller ise sadece “sos...”
Tıpkı Pakistan, Kuzey Kore, İsrail gibi İran da küresel nükleer “korsan” güç olmanın eşiğinde.
Artık...
İran’ı bu “yol haritasında” engellemenin yolu “çıkmaz sokak...”
Sadece...
Yörede başka nükleer güçlerin oluşması İran’ı “dehşet dengesinde” frenleyebilir.
Tıpkı ABD ve Sovyetler Birliği’nin birbirlerini “nükleer dengede” frenledikleri gibi...
Bu yarışta, Türkiye, geride kalamaz.
2010’un konvansiyonel küresel güçler skalasında Türkiye çok önemli.
Ne var ki...
Nükleer gücünü oluşturamazsa bu coğrafyada “kıymet-i harbiyesi” olamaz.
Sanıyorum biz de “masum nükleer enerji santralı” ve “nükleer tıp” adımlarıyla yolculuğa başlamalıyız.
İstemesek de koşullar Türkiye’ye bunu dayatıyor.