Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Eski Londra Büyükelçimiz merhum Rahmi Gümrükçüoğlu ile Londra'da karşılaşmıştık.
Neredeyse korumasız bir serbestlikle yürüyüş yapıyordu.
Diplomatlarımızın öldürüldüğü o yıllarda "nasıl böyle tedbirsiz olabildiğini" sormuştum.
Unutamayacağım bir cevap almıştım:
"Korumalarımın artırılması için Scotland Yard'a başvurdum.
Tehlikeleri anlattım.
Şöyle dediler:
'Hiç merak etmeyin ekselans.
Londra'da eylem yapmaya kalkışacak herkes, denetimimiz altındadır.
İngiltere'ye eylem için hava ya da limandan giriş yapabilecek herkes, daha buraya ulaşmadan önce istihbaratımız tarafından haber alınır.
Girişinden itibaren izlenir.
Bizim güvenlik anlayışımız, - önleyici hekimlik - gibidir.
Hastalık çıktıktan sonra değil, hastalığın olabileceğini önlemeye dönük operasyon yaparız.
O nedenle, serbetçe hareket ediniz.
Hiç kaygı duymayınız.'
İşte, bu güvenceyi aldıktan sonra, Londra'da serbestçe yürüyor.
İstersen gel beraber yürüyelim."
Merhum Gümrükçüoğlu, yetenekli bir diplomat olmanın ötesinde, cesur bir insandı.
Fakat...
Yaptığı, gözükara bir cesaret gösterisi değildi.
Diplomat olmadan önce, yüksek eğitimini İngiltere'nin en gözde üniversitelerinden birinde yapmıştı.
Scotland Yard'ın böylesine kesin bir güvence vermesinin ne denli gerçekçi olduğunu iyi bilirdi.

Emniyet güçlerimizin, Cemalettin Kaplan tarafından kurulan bir silahlı örgüt tarafından Anıtkabir'e intihar saldırısını daha gerçekleşmeden önlemesi, çok önemlidir.
Tıpkı, Scotland Yard'ın merhum Rahmi Gümrükçüoğlu'na verdiği "koruyucu hekimlik gibi, önleyici polislik" örneğini anımsatıyor.
Olay olduktan sonra yerine gelmek ve iz sürmek, operasyon yapmak, emniyet örgütünün görevlerinden sadece ikinci aşamasıdır.
Ama...
Asıl önemli olan, hadiseyi olmadan haber almak.
Potansiyel eylemcileri kan dökmeden, eylem gerçekleşmeden yakalamaktır.
Kaplancıların intihar timi, hiç küçümsemiyelim dehşet verici bir eylem koyacak.
Tüyler ürpertici bu girişimi, "önleyici güvenlik operasyonuyla" ortaya çıkaran emniyetçilerimizi, yürekten kutluyoruz.
Kaplanı avladılar.
Ama...
Bu iyi haberin, bir de kötü tarafı var.
Bundan sonra işimiz daha da zor.
O nedenle, önleyici güvenlik yani istihbarat, Türkiye'nin hayat suyu olacaktır.
Bu bağlamda, dünkü Milliyet'in manşetinde yer alan MİT'e 75 trilyon ödenek hiç de fazla değil, en az bir o kadarı da Emniyet Genel Müdürlüğü'ne verilmeli.
Hem yeni Susurluklar'ın önlenmesi hem kaplan özentilerinin avlanması ya da onların yanı sıra Türkiye'ye çarpmaya kalkışacak canlı mayınların saptanması için...

Terzi, kendi söküğünü dikmezmiş.
Bu kez, bir başka boyut ta, daha bütçenin "önleyici güvenlik" fonksiyonu yapabileceğine işaret edelim.
Belki, kendi söküğümüze birkaç ilmik yararı olur.
Özal zamanında çıkarılan bir yasayla sanatçılar, yazarlar, çizerler daha özgür çalışmak ve teşvik edilmek şemsiyesi altına alınmışlardı.
Ürünleri, telif yasasıyla düzenlenmişti.
Gelir Vergisi yasasının 18. maddesinde "telif alanına giren kazançlar, Gelir Vergisi'nden müstesnadır" hükmü yer almıştı.
Tabii...
Aslında, bu yanlış anlaşılıyordu.
Telif gelirlerinden de yüzde 11 stopaj, yüzde 15 KDV olmak üzere toplam yüzde 26 vergi kesiliyordu.
Hem de bürüt gelirin, masrafların ve maliyetin de içinde olduğu bir gelirden.
Böyle bir gelir erbabı, başka hiçbir sektörde yok.
Fakat...
Gereğine inandığımız ve bütün medya sektörü olarak desteklediğimiz yeni vergi reformu geçerken bir gece ansızın "değiştirge önergesiyle" telif gelirleri sınırı, yılda 7 milyar liraya çekiliverdi.
Daha üstünde kalan gelirler için ressam, heykeltraş, yazar, çizer, hepimiz defter tutma zorunluğuna itildik.
Oysa...
Hadisenin sakıncası, vergi vermek, defter tutmak değil, bu maddeyle gazetecinin, sanatçının, yazarın, çizerin, tiyatrocunun, sinemacının, siyasi iktidarların baskısı altına alınması tehlikesidir.
"- Sen, öyle bir heykel mi yaptın. Ben, böyle sanatın içine tükürürüm. Verginin hesabını ver...
- Bizim iktidarın aleyhine karikatür yaptın... Liderimizi küçük düşüren yazı yazdın... Bizim partiyi tiye alan kitap yazdın... Gönderiyoruz vergicileri, ver hesabını."
Elbette...
Koca bir maliye camiasını, vergi bürokrasisini, siyasi iktidarlara alet olabilir düşüncesinden kesinlikle tenzih ederim.
Onların büyük çoğunluğunun, hatta neredeyse tamamının dürüstlükleri tartışma dışıdır.
Fakat...
Her iktidar, her kesimde, kendi meşreplerine uygun birkaç kişi bulabilir.
İşte kaygımız, o birkaç kişidir.
"Yaz cezayı... Koy tedbiri... Bırak 3- 4 sene mahkemelerde uğraşsın.
Hakkını kanıtladığında zaten hanyayı, konyayı öğrenmiş olur."
Siyasi iktidarların, böyle düşünebileceğini bir kez daha özgürlüklerden yana sosyal demokrat DSP'ye iletmekte fayda görüyoruz.
Dilerlerse, vergi oranını artırsınlar.
Ama...
Aydınları, siyasi iktidarların etki alanının dışında tutsunlar.
Bütçe yasasında bu uygulamayı erteleyen bir hüküm geçici de olsa çözümdür.
Kötü niyetli siyasi iktidarlar karşı önleyici güvencedir.




Yazara E-Posta: G.Civaoglu@milliyet.com.tr