Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

İlginç bir “asker ritüeli...” “Orgeneraller-oramiraller toplantısının anlamını” yansıtıyor.
En yüksek kademeye kadar yükselmiş eski bir “Or” dostumdan dinledim.
Generaller toplandığında konu “gizlilik dereceli” bir evrilme yaparsa önce emir subayları dışarı çıkarılır.
“Gizlilik derecesi” yükseldikçe, önce “Tuğ”, sonra “Tüm” ve en son “Kor”lar ayrılırmış.
Sadece “Or”lar kaldığında, o zaman “aşağıya...”
Yani karargâhın en alt katındaki yalıtılmış özel odaya...
Savaş durumunda yerin altında çalışılacak kumanda merkezini göstermişlerdi.
Orası mı, yoksa başka bir “kozmik” salon mu?
Ama yerin altında konuşulanın orada kalacağı inancıyla yapılan toplantıların bu özelliğini ilginç buldum.
Genelkurmay’daki son “orgeneral ve oramiraller toplantısı” gene böyle mi yapıldı?
Bilmiyorum...
Ancak ritüelin bu olduğunun bilinmesinde fayda var.
O nedenle neler konuşulduğu konusunda ancak kendilerinin istediklerinin sızdırıldığını düşünüyorum.

Haberin Devamı

YARGI REFORMU
Önce Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, sonra Adalet Bakanı Sadullah Ergin yüksek yargının nabzını tuttular.
Amaç HSYK’nın yeniden düzenlenmesi.
“Üye sayısının artması ve bir kısmının parlamento tarafından seçilmesi...”
Parlamentoda çoğunluk iktidar partisinde.
Böyle bir düzenleme halinde HSYK üzerine -Adalet Bakanı ve Müsteşarı üye oldukları- için zaten, yürütmenin gölgesi uzanmışken o gölge daha da kapsamlı olacak.
Bunun yargı “reformu” değil “deformu” olma tehlikesine dikkat!..
AB’nin “uyum” raporlarında “Kurumun bağımsızlığı için HSYK’dan Adalet Bakanı ve Müsteşarı çekilmelidir” uyarısı yapıldı. Bu rapora rağmen bakan ve müsteşara ilave bir de iktidar partisi çoğunluğunun seçeceği yeni üyeler bağımsızlığa Fatiha okutturur.
Oysa...
Bağımsız yargı için Adalet Bakanı ve Müsteşarı’nın HSYK’dan çekilmesi bile yeterli değildir.
Ayrıca...
Adalet Bakanlığı’na bağlı olan hâkimlerin ve savcıların özlük dosyalarının ve bunlar için gerekli sekretaryanın HSYK’ya geçmesi gerekir.
Bitmedi...
Hâkimler ve savcıları denetleyen, onların sicillerine büyük etkisi olan “adalet müfettişlerinin” de HSYK’ya bağlanması bu kurumun bağımsızlığı için temel koşuldur.
“Yürütmeye karşı” bu önlemler ötesinde “yargının yargıya karşı korunması” da önemlidir.
Özellikle hâkimlerin sicillerinde, davalarının görüldüğü Yargıtay daireleri ve bunların üyeleri olan yüksek hâkimler faktörü de devre dışı bırakılmalıdır.
HSYK, hâkimler ve savcılar için tek yetkili kurum olmalıdır.
Ancak bunlar sağlandığında HSYK’nın tam bağımsızlığından söz edilebilir.
Ama...
HSYK’nın daha da bağımlı olabileceği bir projeyi “yargı reformu” diye servise sunmak ağız tadını bozuyor.
Zaten...
Yüksek yargı başkanları da yaptıkları açıklamaların satır aralarında bunu hissettiriyorlar. “İktidara destek” izlenimi vermiyorla.
Sezdiğimiz kadarıyla bu görüşmeler “nafile turlar” olmakta...
İktidar öyle görünüyor ki, kafasına koyduğu projeyi şöyle veya böyle hayata geçirmeyi deneyecek.
Referandum bu sürecin son noktası...
Tabii daha önce Anayasa Mahkemesi’nden “iptal” ya da “yürütmeyi durdurma” kararları çıkmazsa...

Haberin Devamı

PAROLA VE CEVABI
Yazarken bile çok çirkin ve utanç verici...
Deniz üssünde parola “adi” ve cevabı “başbakan” diye bir yazılı uygulama...
Bunu yapanlar, iktidar partisine, Başbakan’a kızmış olabilirler.
Askerin üzerinde psikolojik harekât yürütüldüğünü de düşünüyor olabilirler... Ama bunlar, “parola” ve “cevabı” çirkinliğini hafifletmez.
Erdoğan Türkiye’nin meşru Başbakanı’dır.
Böyle görülmeli ve saygınlığına özen gösterilmelidir.
Erdoğan değil bir başkası Başbakan olduğunda da bu kural geçerlidir.
Öte yandan...
Siyaset dışı olması gereken askeri kurumlarda böyle “parola” ve “cevap”lar hakaret, görevi kötüye kullanmak suçlarının ötesinde, “siyaset” de yapmaktır.
Asker, darbe, siyaset fırtınalarının koptuğu, sapla samanın birbirine karıştığı şu süreçte bu “parola” ve “cevap” gibi, en hafif deyimiyle densizlik örnekleri, puslu havayı TSK’yı yıpratmak için kullananlara altın tabakta malzeme ikram etmektir.
Karşılıklı “ötekiler” oluşturan fay kırıkları bu tür “ham” tavırlarla daha da derinleşir.

Haberin Devamı

KENAN EVREN’İN YEĞENİ
Ahmet Vardar da görünmezler arasında artık...
Onun valilere, belediye başkanlarına hatta bakanlara rest çektiği yazılar efsane gibi yankılanırdı. “Vali efendi, gelirsem kulağını çekerim” türü meydan okuma satırlarını hiç esirgemezdi.
Bir gün Antalya’da bindiğim taksinin şoförü sormuştu:
“Güneri Bey, Ahmet Vardar Kenan Evren’in yeğeniymiş... O yüzden böyle valiye, bakana kulağını çekerim, boğazını sıkarım, seni pişman ederim diye yazabiliyormuş. Doğru mu?”
Ahmet, Evren’in yeğeni değildi ama mangal gibi yüreği vardı...
Üzerine ışık yağsın...