AB'nin Ankara temsilcisinin Türkiye'den ayrılırken yaptığı konuşmaların odaklandığı sorun buydu.Genelkurmay'dan 2 yıl randevu beklediği ve alamadığı yolunda yayınlar yapılan bu zat, benim de bulunduğum bir yemekte, söylemlerini, masadaki emekli orgeneralin gözlerinin içine baka baka vurgulamıştı.Türkiye'de de demokrasi, "asker-sivil ilişkileri" ve "atanmışların seçilmişlere bağlılığı" gibi temel ilkelerle elbette AB standartlarına uyum sağlamalıdır.Ama...Bunun da "AB siyaset literatüründe" sık kullanılan deyimiyle "hazmetme takvimi" vardır.Bir yandan asker hazmedecek... Öte yandan da bazı siyaset odakları, Atatürk cumhuriyetinin başta "laiklik" olmak üzere temel değerlerini hazmedecek.Her ikisi birbiri içinde oluşan ve yükselen bir süreçtir bu.Türkiye'nin tam üyeliği için sözü edilen "AB'nin Türkiye'yi hazmedebilmek yetisi"ni madalyonun diğer yüzündeki gerçekle de görmek gerekir.Aynı şey Türkiye için de geçerli.Madem "AB treni" benzetmesi yapılıyor, yazıyı öyle sürdürelim."Tren sürekli aynı hızda gidemez. Bazı virajlarda, tırmanışlarda süratini düşürür. Daha uygun coğrafyalarda süratini artırır."Ne birincisi trenin duracağı ne de ikincisi öngörülen tarihten evvel son durağa varılacağı anlamına gelir..........................Bir başka örnek...Tren aynı süratle gitseydi, zaten 2006 sonu için, Devlet Bakanı Beşir Atalay'ın imzasıyla vurguladığı "Gümrük Birliği" için dayatmalar 2007'de yoğunlaşsaydı, bu, Türkiye'nin yararına mı olurdu?2007'de hem cumhurbaşkanı seçimi, hem genel seçimler var.Bu dayatmalara AKP hükümeti direnecek, hatta sertleşecekti.En ufak bir esneklik payı olmayan bir siyaset parselinde sıkışıp kalacaktı.Buna, muhalefetin "Kıbrıs'ı satamazsın" sloganlarını da ekleyin, AB ile ipler büsbütün gerilecekti.Kopma bile olabilecekti.Oysa...Liderler toplantısında bir sürpriz olmazsa, bu sorun da 1.5-2 yıl ertelenmiş olacak.Aralarında bu "duyarlı" başlıklar dahil "mayın" gibi maddeler üzerinde tehlikeli yürüyüş yapılmayacak.Çünkü...O maddeler için görüşme açılmayacak..........................Ya diğerleri?..Eğer onlar için -kapatmama- koşuluyla görüşmeler açılacak ve son aşamaya kadar getirilecekse, bir sorun yok.Böylece Kıbrıs Rum kesiminin "VETO" tehdidi olmayabilir.Buna karşılık...Chirac, Merkel, Kaczynski'nin önerdikleri 18-20 ay sonra Türkiye'nin durumunun özel bir raporla yeniden belirlenmesi kuşku veriyor.İlerleme raporları zaten düzenlendiğine göre, bu özel rapor nedir?Türkiye'nin genel durumu mu?Güney Kıbrıs gemi ve uçaklarına limanların ve havaalanlarının açılıp açılmadığına odaklı dar açılı bir rapor mu?Rapor sonrası, "Türkiye ile devam mı, tamam mı" gibi bir oylama mı önümüze konacak? Bunların net cevabı da alınmalıdır..........................Şimdilik Türkiye üstte güreşiyor.Resmen tanımadığı Kıbrıs devletinin de onayıyla, tam üyelik görüşmelerini başlattı.2006 sonuna kadar limanlarını ve havaalanlarını Güney Kıbrıs'a açmak kartını geri aldı. Bu nedenle gösterilen tepkiler ve Fransa-Almanya ekseninde Türkiye'ye yaptırım buluşması da bir "vade uzatması" söyleminden öteye gitmedi.Güney Kıbrıs ve Yunan medyasının öfke yüklü yayınları ortada..........................Ama...Elimizdeki kartlara çok güvenmeyelim.Kartlar, daha pek çok kez dağılacak.Oyun devam ediyor. gunericivaoglu@milliyet.com.tr AB treni 2007 yılında yavaşlamasa ne olur? Örneğin... Türkiye'de askerin siyaset üzerindeki ağırlığının daha da hafifletilmesi, Genelkurmay Başkanı'nın Milli Savunma Bakanı'na bağlanması başta olmak üzere, kışla eksenli bir dizi dayatma için "netameli" 2007 uygun bir yıl mı?