Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

PKK, kırsalın ötesinde büyük şehirlerde eyleme de yöneldi.
Mersin ve İzmir’deki üst üste patlamalar son örnekler...
Abdullah Öcalan’la konuşmamızdaki bir söylemini hatırlıyorum.
Öcalan, merhum Turgut Özal’dan “olumlu dille” bahsederdi.
Örneğin... Şu “mutabakat” imasında bulunmuştu:
“Kırsalda T.C. benim üzerime çok fazla bastırmıyor. Benim T.C.’nin silahlı güç olanaklarıyla baş etmem mümkün değil ama başka bir etkili gücüm var.
Kırsalda kalmam, eylemleri kentlere taşırım.
Çok ses getirecek kent eylemleri yaparak T.C. hükümetlerini kamuoyu önünde zor duruma düşürürüm.
Özal bunu anlayabiliyor sanıyorum.”
Geçmiş zaman...
Söylemi, kelimesi kelimesine aynı olmayabilir fakat iddiası buydu.
Hatta o zamanlar izlenimlerimi yazarken “dehşet dengesi” kelimelerini kullanmıştım.
Öcalan, bu iddiasıyla belki de “temennisini” yansıtmış olabilirdi.
Ancak... Fiili durum, onun söylemiyle örtüşüyordu.
PKK kırsalda kalıyordu. Büyük kentleri birkaç istisna dışında vurmuyordu.
Yıllar sonra son zamanlarda durum değişmiş görünüyor.
“Büyük kentlerde art arda PKK eylemleri” dikkat çekici.
Irak sınırının iki tarafında da sıkıştırılan PKK, kentlerde “bomba araç” patlamalarıyla Ankara’ya “Üstüme çok geliyorsun” mesajını vermek istemiş olabilir.

Yerel seçim faktörü

Bir diğer neden, yaklaşan “yerel seçimler” olabilir. Avrupalılar; “AKP, Kürt tabanından sizin aldığınızdan çok daha fazla oy çıkardı. Tabanı AKP temsil ediyor” diyerek DTP’nin nasırına basıyor.
Gerçekten... AKP, önümüzdeki yerel seçimlerde Kürt kökenli oylar için daha da iddialı.
Avrupa’dan gelen politikacıların Ankara’dan sonra uğramayı gelenek haline getirdiği Diyarbakır Belediyesi’ne bile göz dikti.
PKK da, DTP de “Diyarbakır Belediyesi’nin düşmesi” olasılığından çok rahatsız.
Büyük kentlerde patlamalarla ve başka olası büyük eylemlerle, toplumu büsbütün germek, “karşıtlık” psikolojisini tırmandırmak ve böylece “Kürt tabanında safları sıkıştırmak” hedefi güdülüyor olabilir.
Ancak... Bu silahın da geri tepmesi uzak ihtimal değil.
Çünkü... Türk, Kürt tüm etnisiteler artık huzurlu bir yaşam istiyor.
“Kan ve ölüm kültürüyle” siyaset giderek etkinliğini yitirmekte.
Ama... Bütün bunların ötesinde PKK’nın ancak terörle beslendiği ve terörü sürdürerek ayakta kalabileceği gerçeği de yadsınamaz.

Haberin Devamı

CANO’YLA DANS 
Televizyon programı konuklarım arasında bazıları çok özeldir.
Onlar karşımdaki koltuğa oturup sorularıma cevap vermek ve program bittikten sonra da  gitmekle yetinmezler.
Empatileri güçlüdür.
Bir şeyler yaparak, programın daha çekici ve izlenir olmasına katkıda bulunmak isterler.
Öylesine dostturlar ki, sanki programın izlenirliği onların sorunudur.
Sezen Aksu da benim için o “duyarlı” arkadaşlarımdan biridir.
Örneğin...
Geçen yıl program çekimime “Cano”suyla gelmişti.
Cano, kameraların arasında kuyruk sallayarak dolaşıyor, ikimizin arasında oturarak bizi dinliyor, Esma Sultan’da kuşların pek sevdiği camekâna koşuyordu.
Sezen, programda voltajı yükseltmek gerektiğini düşünmüş olmalı ki, “Çakkıdı”yı söylerken ansızın “Cano buraya gel” diye seslendi.
Cano, kameranın arkasındaydı ve zaten yerinde duramıyordu. Koşarak geldi. Sezen’in koltuğunun arkasına geçip onun şarkısına dansla eşlik etmeye başladı.
Sezen, bir elinde mikrofon şarkı söylerken, diğer elindeki şalı Cano’ya sallayarak onun dans ritmini sanki “hip hop”a dönüştürüyordu.
Cano yerde yuvarlanıyor, kalkıyor, gene yuvarlanıyordu.
Harika bir görüntüydü.
O nasıl karşılıklı sevgiydi öyle...
Unutamadığım dakikalardır.
Cano’su artık Sezen’in etrafında kuyruk sallayamayacak.
Şarkılarına dansla eşlik edemeyecek.
Sezen’in neler hissedebileceğini aynı acıyı birkaç kez yaşadığım için algılayabiliyorum.