DEMOKRASİYE ve Yargı’ya saygımı vurgulayarak başlayayım.
7’nci Cumhurbaşkanı Kenan Evren ve 12 Eylül ihtilalinin Hava Kuvvetleri Komutanı, Milli Güvenlik Konseyi Üyesi em. Org. Tahsin Şahinkaya’nın “özgün” mahkeme süreciyle ilgili gözlemlerimi sunuyorum.
“Hukuk penceresinden” bakarak birkaç fotoğraf...
TBMM Başkanı Cemil Çiçek ile yeni Anayasa’nın neden “elzem” olduğunu konuşuyorduk.
Başkan Çiçek, şöyle dedi:
“Hiçbir kişi, makam ve kurum kaynağını Anayasa’dan almayan yetkiyi kullanamaz.
12 Eylül ihtilalini yapan komutanlar yargılanıyor.
Peki...
Mahkemeler bu yetkiyi nereden alıyor?
Anayasa’dan...
Anayasa ise ihtilali yapanların ve onlara bağlı kurumların hazırladıkları metin.
Halk oyuna sunulmuş ve kabul edilmiş.
Yani...
İhtilal yaptınız diye yargıladığımız komutanları mahkemeler, onların yaptığı Anayasa’dan yetki alarak yargılıyor.
Bu, olur şey değildir.
Sadece bu neden bile yeni Anayasa’nın gerekliliğini ortaya koyuyor.”
...............
Biraz daha açayım “gayri meşru” olarak suç konusu olan ihtilal ve onu gerçekleştirenler, meşruiyetini onların yaptığı Anayasa’dan alan mahkemeler tarafından yargılanmakta.
Bu durumda “meşruiyet” statüsü nasıl irdelenecek?
Gayri meşru olanların yaptığı Anayasa’yla kurulan mahkemelerin meşruiyetini mi tartışacağız?
NORMLARIN MEŞRUİYETİ
HUKUK Fakültesi sıralarında “kanunların meşruiyeti” anlatılır.
“Tüzükler” ve “yönetmelikler” meşruiyetini ilgili yasalardan alır.
“Yasaların” meşruiyet kaynağı anayasalardır.
Peki...
Ya anayasaların meşruiyeti?
Referandum ya da Meclis’te gerekli olan “nitelikli çoğunlukla” yeni bir Anayasa yapılır.
Tüm kişiler, makamlar, kurumlar yetkilerini bu Anayasa’dan ve Anayasa’ya dayanan yasalardan alır.
Bazen zurnanın deliği “zart” sesi verir.
Örneğin Anayasa ihtilal sonucu yapılmış ve yürürlüğe girmişse?
Normlar teorisine göre durum gene aynı.
1982 Anayasası, 12 Eylül 1980 ihtilalini yapan komutanların iradesiyle oluşmuş bir metindir.
Gerçi gene konseyin intihabıyla oluşturulan Kurucu Meclis’ten geçiş süreci vardır ama son düzeltmeler/düzenlemeler ihtilalin komutanları tarafından yapılmıştır.
Referanduma bu son haliyle sunulmuştur.
Referandum ile aynı zamanda ihtilal yönetiminin başkomutanı ve devlet başkanı Kenan Evren de Cumhurbaşkanı seçilmiştir.
Yüzde 100’e yakın oyla kabul edilen bu Anayasa ve seçilen cumhurbaşkanıyla ilgili bir de hüküm kabul edilmiştir.
“12 Eylül’ü yapanlar ve o dönemdeki icraat ve çıkarılan yasalar suç konusu olmayacak yargılama alanına girmeyecektir...”
Gerçi AK Parti döneminde Anayasa değişikliğiyle bu madde iptal edilmiştir ama bu iptalin “makable şamil (geriye yürüme)” etkisi hukuk literatüründe itirazlarla karşılaşmıyor mu?
Hukukun genel ilkelerine göre yeni kanun hükmü ya da hüküm iptali yazılı hukukta -ancak ilgili şahsın (sanık) lehine ise geriye yürür.
Kaldı ki “geriye yürüme” olsa bile yazının başında belirttiğim gibi yargının kullandığı yetki, kaynağını ihtilali yapanların Anayasa iradesine dayanıyor.
...............
Peki...
İhtilallerle yüzleşilmesin mi?
“Demokrasi inkıtaı” sorgulanmasın mı?
Toplumsal vicdan muhasebesi yapılmasın mı?
Bu soruların cevapları uzun süredir zaten tartışılıyor.
Hukuk zemininde irdeleme ise yukarıda “hukuk penceresinden bakarak” çizdiğim görüntülerdedir.
Elbette bu “şahsi hukuk pencerem...”
Yanılabilirim de...
Bağımsız yargıya saygımı vurgulayarak “teorik yazılı düşünce yansımalarıdır” satırlarım.
Yeni bir Anayasa yapılmış olsaydı...
12 Eylül bu yeni Anayasa beklenerek gündeme getirilseydi, hukuk penceresinden -belki- farklı görüntüler olabilirdi.
Konunun mağdurları, siyasi boyutları dışında salt hukuk bakışım böyle.
Yoksa...
Hasta karyolalarında mahkemeye getirmek ya da getirmemek, TV ekranlarından sorgu yapmak, benzeri tartışmalar burada geri planda kalır.
Özay Şendir
‘Diyalektik bir şey’ olarak Lozan tartışması...
16 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Sosyolojik hatalar!
16 Mayıs 2025
Zafer Şahin
Sanatçılar ‘Terörsüz Türkiye’ istemiyor mu?
16 Mayıs 2025
Abdullah Karakuş
Krizler, görüşmeler ve sonuçları
16 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
İttifak’ta görüş ayrılığı çıkmadı
16 Mayıs 2025