Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bir örnekle açayım: Monica Lewinsky skandalı patlak verdikten sonra Sam Donaldson adlı muhabir Beyaz Saray önünde her gün, tekdüze bir sesle Clintonun Başkanlığının bitmesine saatler kaldığını tekrarlayıp durdu.Televizyon izleyicileri, Başkan Clintonun gerçekten istifa etmek niyetinde mi olduğu... Yoksa medyanın kendi sahnesinde, kendi senaryosuyla ona "istifa rolü" mü verdiği konusunda giderek kuşkuya girdiler. Sonunda Sam Donaldsonun ve diğerlerinin bu istifa korosu toplumda artık "duyu yitimine" neden oldu.Medyanın aşırı dozda ve sürekli tekrarlanan "dikkat çekme efektleri", siyasetçilerin iletişim stratejilerinde kullanılıyor. Bir süre sonra toplumda "duyu yitimi" oluşuyor."Duyu yitimi" ise "demokratik hesap verilebilirliği" zayıflatıyor.Belki... Bir süre sonra bu konunun gündemden düşebileceğini düşünerek Ulaştırma Bakanı ve TCDD Genel Müdürü "duyu yitimine" oynuyorlar.Böylesine bilimsel bir yaklaşımla değil elbette... Bilime saygılı olsalar son tren faciası yaşanmazdı.Siyaset köklerindeki Erbakanın "pişkinliğinden" esinlenmiş olmalılar. Ulaştırma Bakanı ve TCDD Genel Müdürü belki de "duyu yitimi" umuduyla istifa etmiyorlar. Tren faciası, bu hükümetin siyasetten arınmış, "çıplak" yanlışıdır.Başı örtülü ya da örtüsüz...Camiye giden ya da gitmeyen...İmam hatipli olan ya da olmayan...Herkes tarafından sorgulanan ve suçlanan bir "vahim yanlış..."Oysa...Başbakan Erdoğan, "başörtü, imam hatipler, camide gösteriler, protokol yemeklerinde içki kadehi kaldırmamak, smokin giymemek" gibi nedenlerle sorgulanıyordu.Böyle nedenler ise AKPnin tabanında "ortak savunma psikolojisine" dönüşüyor, safları sıkılaştırıyor, Erdoğan ve partisi etrafında daha sıkı bir kenetlenme oluşturuyordu. Her alanda iktidarın hataları, bu ideolojik kamplaşma içinde korumaya alınıyordu.İlk kez, "tren faciası" o süreci yırttı.Buram buram siyaset, bilgisizlik ve insana değer vermeyiş kokan "vahim hata" olanca netliğiyle "toplumun radar ekranına" yansıdı.İşte bu aşamada Başbakan Recep Tayyip Erdoğanın Radikal gazetesi muhabirine "haddini bil" çıkışını yapması, "medyanın suçlamalarının ve istifa isteklerinin ideolojik olduğu" yolundaki sözleri devreye girdi.Adeta..."Toplumun radar ekranındaki" görüntülerin altına döşenmiş "fondaki ses oldu".Yani...Başbakan Erdoğanın medyaya - hiç tasvip etmediğimiz - çıkışması.Bilinçli stratejiyle kendi kamuoyuna "Bu yazılıp çizilenler, söylenenler bize karşıt ideolojinin yıpratma çabalarıdır. Tren faciası bahanesiyle ideolojik saldırı yapıyorlar" mesajını vermekte.O halde bir yandan istifalar bağlamında toplumun "duyu yitimine" oynanmakta, öte yandan tren faciası "seri cinayet dosyasından" çıkarılarak "ideolojik mücadele" dosyasına itilmekte. Uhu tekniği Hadise her gün medyada "aşırı dozda dikkat çekme efektine" dönüştükçe bu iki strateji güç kazanıyor."Demokratik hesap verilebilirliğin" olasılık şansı düşüyor. Buna karşılık suçun kanıtlarına dönük yayınlar, örneğin... "Olay yerine inceleme yapmak için gelen Alman heyetinin gözlemleri" çok farklı boyutlar ortaya koyabilir.Yahut...Ulaştırma Bakanının veya TCDD Genel Müdürünün vurgulana vurgulana uyarıldığı toplantının zabıtları yayımlansa...Zabıt tutulmamışsa, o toplantıya katılan bütün bilim adamlarının yer alacağı bir açık oturumda, Bakan ve Genel Müdür de bu TV programında daha önce söylediklerini tekrarlasalar... Canlı yayında, halk jürisinin oylarına başvurularak hadise toplum vicdanında yargılansa... Hukukçular, olası suçluları ve olası cezalarını tartışsalar...Demokratik toplum örgütleri düğmeye bassalar...O zaman çok şey farklı olabilir. Pişkinliğin piri Erbakan bile istifa etmek zorunda kalmamış mıydı? g.civaoglu@milliyet.com.tr Siyaset magazini