YASİN Hatipoğlu, Refah Partili Meclis Başkan Vekili'dir.
Bakınız...
Onun imzasını taşıdığı iddia edilen şu mısralara:
".............
MÜLAYİM OLMAK GÜZEL
LAKİN, HANİ NEREDE?
HER GRUBUN BİR TANE
ÇEVİK BİR PAŞASI VAR.
MANADAN, RUHTAN YOKSUN
ŞEKİLCİLER ARIYOR
TOPLUMU DIŞLAYACAK
TEKİLCİLER ARIYOR.
SOYU ŞÜPHELİ OLAN
MECLİS'İ TAHKİR İLE
ÖZGÜR RUHLU VE SOYLU
TEMSİLCİLER ARIYOR.
ZIRHA BÜRÜNMÜŞ ÖDLEKLER
ORTALIĞI GÜLŞEN GÖRÜR.
............
MÜSLÜMANI PKK'DAN
TEHLİKELİ ADDEDER DE
ACI GÖRMEMİŞ AHMAKLAR
PKK'YI EHVEN GÖRÜR."
Bu mısralar, böyle bir ortamı kaşımak değil de nedir?
Özellikle...
Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir'i hedef alan satırlar...
"Zırha bürünmüş ödlekler" gibi imalar...
Peki asıl cesurlar(!), Sincan'da zırhlıların balans ayarı yapılırken neredeydiler?
Bunlar ayıp ve çirkin şeyler.
Ordu ile milletin arasını açmaya dönük tavırların, ne ülkeye faydası vardır... Ne demokrasiye...
Ne de RP'ye.
Üstelik...
Bu ordu; şahın, kralın, despotun, şeyhin değil, milletin ordusudur.
Peygamber ocağı diye bilinir.
Kanal D'nin ana haber bülteninde izlediğim bu şiir, tüyler ürperticiydi.
Keşke, Yasin Hatipoğlu'na ait olmasaydı.
REFAH Partisi kurmayları, hırçınlıklarını mazur göstermek istercesine, özel konuşmalarda şu gerekçeyi fısıldıyorlar:
"Bizim, bir tabanımız olduğunu dikkate alınız. Taban kaynıyor.
Erbakan'ın imzasını tabana kabul ettirmek zor.
Komutanlar, bu demokrasi gerçeğini görebilmeli."
RP kurmaylarının bilmeleri gereken bir önemli gerçeğin altını çizelim...
"Ordunun da bir tabanı var.
Komutanlar da, kendi tabanlarından gelen bazı baskıları hissetmişlerdir.
Onların da kendi kamuoylarını ve tabanlarını tatmin etmek zorunlukları gözardı edilmemeli.
Geleneklerinin, yasalarının, talimatnamelerinin, yeminlerinin çizgisindeler."
Komutanların, son MGK kararları metninde bir virgül değişikliği için dahi geri adım atmayışları, iyi değerlendirilmeli...
Yarınlarda, aynı tutum, bu kararların polemiklerle yıpratılma girişimlerine, yozlaştırılmasına, tam uygulanmaması gibi sulandırma tavırlarına karşı da sürecektir.
RP'nin "taban" kaygıları, bu kararlı tavrı değiştirmez.
Kaldı ki...
MGK kararları, artık, sadece komutanların tavrı değildir.
O kararların altını, Necmettin Erbakan da imzalamıştır.
Ondan, imzasının arkasında durmasını istemek ve beklemek doğaldır.
BUNDAN sonrası için sorun, "RP'nin MGK kararlarına uymayı kişilik kompleksi yapıp yapmayacak olmasıdır."
Eğer...
Kompleksiz davranırsa...
İmzasının gereğini yerine getirirse...
Hükümet sürer... Rejim kuşkuları yaşanmaz.
Ancak bütün görüntüler, RP'nin - ne yazık ki - MGK şokunu ve komplekslerini aşamadığını ve hiç aşamayacağını gösteriyor.
Örneğin...
Topu Meclis'e atma çabaları...
Malatya'da şeriat isteriz gösterileri...
Yazının başında yansıttığım, Meclis Başkan Vekili Yasin Hatipoğlu'na ait olduğu iddia edilen ipe sapa gelmez mısralar...
O nedenle...
Bu hükümetin MGK kararlarını gereği gibi uygulayamayacağını...
RP'de MGK dikişlerinin tutmayacağını...
İktidar ortağı DYP'deki isyan patlamalarını ve ortaklığın içeriden çökeceğini şimdiden sezebilmek için kahin olmaya gerek yok.
Bu ortaklık delinmiştir.
Su almaya başlamıştır.
Bu fırtınalı havada, uzun süre yüzemez.
ARTIK, geçmişe ve önümüzdeki birkaç aylık süreye sünger çekme zamanıdır.
Çünkü...
Refahyol'un, 1 - 2 ay içinde tarihin arşivine itilme kaderi belli olmuştur.
Önemli olan bundan sonrasıdır.
Olivier Roy "SİYASAL İSLAMIN İFLASI" kitabında, "İslamcı siyasetin, ekonomide yeni bir şey söyleyemediğini ve söyleyemeyeceğini" kanıtlıyor.
RP, bir süre daha iktidarda kalacak olsaydı, yapacağı tahribat maliyetini fazlasıyla karşılayacak bir siyasal tükeniş grafiği çizecekti.
Efsane bitecekti.
Şimdi, bu gerçek yeterince anlaşılmadan iktidardan ayrılma çizgisine yaklaşıyor.
Gene geleceğe dönük vaadler sıralayıp, oy isteyebilecektir.
Hatta, mağduru oynayacaktır.
Türkiye'nin laik kesimi, önemüzdeki birkaç ayı, işte RP'nin bu senaryosunu tedavülden kaldıracak hazırlıklar için değerlendirmelidir.
Yani...
Başarmaya eli mahkum bir hükümet...
Cumhurbaşkanı'nın yetkilerinin genişletilmesi dahil, devletin güvenlik sübaplarıyla yeniden yapılandırılması...
Merkez sağ ve merkez soldaki partilerin birleşerek, seçime girebilecekleri ittifak sistemleri.
Bağımsız yargının, Anayasa ilkelerine aykırı siyasi partilerin üzerine cesaretle gidebileceği ve dinin, ırkçılığın, bölücülüğün siyasete malzeme yapılamayacağı bir ortamın sağlanması.
İki ay sonra Türkiye, bir kabustan uyanmalı...
Gözlerini yeni bir bunalıma açmamalı.