Ve MED TV susturuldu...
Siyaset, sanki Ecevit'in DSP'sine "yürü ya kulum" demiş.
Önce, Abdullah Öcalan'ın Kenya'dan Türkiye'ye getirilmesi ve yargıya teslimi, DSP'nin yelkenlerini dolduran bir rüzgar estirdi.
Her seçim öncesi, liderlerin hayallerinin süsü, Öcalan'ı yok etmekti.
Bunu yapan iktidar, "seçimi alır götürür" kanısı vardı.
Muhalefet partilerinin liderleri, iktidarın böyle bir sürpriz yapması olasılığıyla ürperirlerdi.
Tabii, hiç kimsenin aklından "Apo'nun Türkiye'ye getirilmesi" geçmezdi bile.
Apo rüzgarı, DSP'yi, kamuoyu araştırmalarında kanatlandırdı.
Şimdi de, yıllardır Türkiye'yi bölmek üzere yayın yapan MED TV susturuldu. Bu da, Ecevit'e puan olarak yazılacak.
Normalleşme süreci
Altını çizerek belirtelim ki, olaylar sırasında sıcağı sıcağına yapılan kamuoyu araştırmaları, tam gerçeği yansıtmaz.
Aradan en az
20 gün geçtikten sonra yapılan kamuoyu araştırmaları, toplumun nabız atışlarını daha gerçekçi olarak verir.
Aradan gerekli zaman geçmiş bulunuyor.
Yapılmakta olan yoklamaların sonuçlarına göre,
DSP, Apo rüzgarıyla aldığı hızı sürdürüyor.
Hatta...
MED TV'nin bir süre karartılması,
DSP'ye bir ivme daha verebilir.
Bununla beraber, seçimin kendine özgü koşulları, hiç beklenmeyen değişimler de yapabilir.
Şimdiden her şeye oldubitti diye bakmamak gerekir.
Kaldı ki...
Büyük kentlerde yüzbin kişi bir milletvekili çıkarırken, kırsalda bu sayı
18 bine kadar inmektedir.
DSP'nin ve
Anavatan'ın,
FP ve
DYP'ye göre handikapı bu seçmen coğrafyasıdır.
FP ve
DYP, - aradaki olası farkı tam kapatamasalar bile - daha düşük oranda ve daha az sayıda oyla, nispeten daha fazla milletvekili çıkarabilirler.
Zafer sendromu
Bu bağlamda, birkaç satır da
MED TV'nin susturulmasına ayıralım.
- Bizim
RTÜK gibi
İngiltere'nin
ITC'si, radyo ve televizyonları denetler. Aldığı karar,
"kapatmak" değil. Sadece
3 hafta süreyle,
MED TV'nin
İngiltere'den uyduya çıkmasının önlenmesidir.
- ITC'nin "ekran karartma yetkisi" yok.
MED TV, başka bir ülkeden - teorik olarak - uyduya çıkabilir. Yayınını sürdürebilir. Ne var ki, teoride sahip olduğu bu olanak, pratiğe kolay kolay geçmez.
ITC son derece saygın bir kuruluştur. İngiltere hü hükümetine bile direnmektedir. ITC'nin sakıncalı bulduğu bir televizyon kanalına Avrupa'nın başka bir ülkesinin uyduya çıkma izni vermesi düşük olasılıktır.
Hatta, Yunanistan'ın bile bunu yapması zor görülüyor.
- ITC'nin kararı üzerine, zafer sendromu denilen taşkın değerlendirmeler, çok ters etki yapabilir.
Örneğin...
"Türkiye bastırdı, ITC'yi dize getirdik" gibi siyaset söylemleri, medya yayınları, tepki yaratır.
ITC, gerçekten bağımsız bir kurumdur.
Bilmeyerek, böbürlenmeler sonucu, MED TV'nin değirmenine su taşımış oluruz.
- ITC'de, Karayipler'den, Hindistan, Pakistan, Malezya'ya kadar pek çok etnik ve ulusal temsilci bulunmaktadır.
Onların bir başka dilde yayın yapılması konusunda sempatilerini dikkate almalıyız.
ITC'nin bu sempatiye rağmen Kürtçe yayın yapan MED TV'yi 3 hafta susturmasının nedeni, "şiddet çağrılarında" bulunmasıdır.
Türkiye, bastırarak değil, bu yayın gerçeklerini kanıtlayarak sonuca ulaşmıştır.
ITC, aynı zamanda MED TV'yi "takip" kararı da almış bulunuyor.
MED TV, umarız ki artık kan akıtmak için yayınlarını sürdüremeyecektir.
Hadiseleri seçim mercekleriyle ve bugün için politika yaparak görmeyelim.
Geleceği ve gelecek nesilleri düşünneler devlet adamıdır.
.......
NOT: Oktar Babuna'ya yardım için Ziraat Bankası Cağaloğlu Şubesi No 304 403386 - 2
Yazara E-Posta: gcivaoglu@milliyet.com.tr