Siyaset, üçlü sac ayağına oturtuldu.
Seçim...
Hükümet...
Apo...
Önce birincisi...
Anavatan karargahındaki hava, seçimlerin öne alınması.
Örneğin, 7 Şubat 1999 Pazar'a...
Yüksek Seçim Kurulu da, bu tarihe karşı değil.
45 gün süreyi yeterli bulduğunun işaretleri alınmış.
Ayrıca...
Çiller ve Kutan da, mümkün olduğunca öne alınmış seçime taraftar olduklarını açıkladılar.
Yani...
Meclis'in büyük çoğunluğu, öne alınmış seçim fikrinin arkasında yer alıyor.
En önemlisi, Cumhurbaşkanı Demirel'in tutumudur.
Demirel'in yakın çevresine, şu söylemin altı çizilerek yorumlanmalı:
"9 ay öncesinden seçim kararı alacak ne vardı?"
Bu sözleri, 18 Nisan'da seçim kararının, siyaseti zorlaştırdığı gibi algılamak yanlış olmaz.
Demirel'in çözüm önerisi, - özellikle son yıllarda - Meclis'in önüne sandık koymaktır.
Kısacası...
Demirel'in öne alınmış seçime pek fazla itirazı olmayabilir.
Çünkü...
20 Ocak'ta Ramazan bitiyor.
Ardından, bayram.
Şubat 7'de, cami cemaatleri, artık seçimlerde etkisini hayli kaybedecektir.
Ancak...
Demirel'in siyaset manzaralarını, sadece Çankaya Köşkü'nden değil, başka duyarlı pencerelerden de izlemesi, deneyimleri gereğidir.
Bu seçimlere, 7 Şubat'ta gitmek, nasıl bir tablo çıkarır?
FP'nin bu seçimlere kadar kazaya uğrama olasılığı var mı?
FP, en yüksek oyu alırsa, birinci parti olarak kendi ekseni etrafında bir hükümet kurmak için ittifaklar bulabilir mi?
FP oylarının, - yapılan bir kamuoyu araştırmasına göre - kendilerine yakın ikinci parti olarak DYP'yi görmeleri, yakın geleceğin siyaset rüzgarlarına nasıl bir etki yapar?
Türkiye, gene bir bunalıma sürüklenir mi?
Galiba...
Seçim tarihi ötesinde, bu soruların cevapları, bugünden rota arayışlarını ve yeni kurulacak hükümeti biçimlendirebilir.
Demirel, sadece bugünü geçiştirecek değil, seçim sonrası, Türkiye'de yeniden bunalım süreci başlatmayacak hükümet formülleri de arayacak olabilir.
Tarihi sorumluluğu, sıradan bir çoğunluk bulup ya da çoğunluğa dayanmayan seçim hükümeti kurup, Türkiye'yi seçime götürmekle sınırlı değildir.
Demokrasinin güvenlik sübaplarını, sigortalarını gözleyen, aydınlığı koruyan çözümler üretmek durumundadır.
İşi zor.
Bu tanıma uygun hükümet formülleri üzerinde fazla seçenek sıralamadan birkaç satır...
İçinde CHP'nin bulunacağı herhangi bir hükümette, hangi formülle olursa olsun, Anavatan ve DSP yer almazlar.
Bu durumda, geriye FP - DYP - CHP hükümeti formülü kalıyor.
CHP, bu hükümet içinde yer alırsa ya da dışından desteklerse, tabanını yitirebilir.
Atatürk'ün partisi CHP'nin laiklik söylemi ile hiç uyuşmayan bir manzara.
Hatta...
DYP bile, belki - şu aşamada - böyle bir koalisyona girmez.
Diğer olasılık, Anavatan - DYP ve DSP'dir.
Başbakanlık için aday, Bülent Ecevit.
Bu konuda, dirsek temasları sürüyor.
Eğer bu hükümette liderler yer almazsa, Anavatan'dan Sümer Oral, DYP'den Necmettin Cevheri, adları geçen başbakan adayları.
Tabii, bunlar yukarıda belirttiğim gibi, sadece birkaç satır.
Oysa...
Başkentte, daha pek çok senaryo yazılmakta.
Seçim tarihinin öne alınmasında, belki Apo'nun estireceği rüzgarlar da etkili olabilir.
Ankara'ya "çok özel" bir mesaj iletildi:
"Roma'daki kuş uçabilir."
Gerçi, bu yorum Juventus maçının bir hafta ertelenmesinden esinleniyor ve olası bir beklenti değil.
Ama...
Gerçekten, "Abdullah Öcalan'ın Roma'dan bir başka ülkeye gönderilmesi, - son günlerde en ağır basan - tahmin."
Libya ve Sudan, Apo'yu istiyor.
Kuzey Kore ve Küba için de durum aynı.
Ama, ABD bıraktırmıyor.
Oralarda daha tehlikeli olabilir görüşünde.
Bu arada, - Apo'nun idam cezası ve başka nedenlerle Türkiye'ye iadesinin mümkün olmadığı bilinciyle - tek çözüm olarak Almanya'ya bastırıyor.
Öcalan'ın, Almanya tarafından alınması ve orada yargılanıp hapsedilmesi, Almanya'nın sıkı hapishane ve güvenlik disiplini nedeniyle yeğleniyor.
İtalya Başbakanı da, Almanya Başbakanı ile görüşmek için - sırf bu sözü nedeniyle - yarın Almanya'da olacak.
Almanya'nın, bu baskılara sonuna kadar direneceği açıktır.
Zaman kazanmaya çalışıyor.
Olasılıkların en kötüsü, İtalya'nın siyasal sığınma hakkı vermesidir.
Çünkü...
AB içindeki Schengen ülkelerinin tamamında serbestçe yaşayabilir.
Türkiye'nin öncelikli hedefi, işte bu olasılığı önlemek.
Adalet, İçişleri ve Dışişleri ciddi, koordine ve yoğun bir çalışma içindeler.
Şu günlerde, Roma'ya bir bürokratlar grubu gitmek üzere.
Yazara E-Posta: g.civaoglu@milliyet.com.tr