Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Türkiye'nin iç ve dış siyaseti, Abdullah Öcalan'ın idam ipine mi bağlı?
AB'ye tam üyelik için adaylık... IMF ile anlaşma... Ekonomide iyimser işaretler... Turizm ufkunda 10 milyar dolar... Ve Meclis'te çoğunluğa dayalı, iyi anlaşan ortak bir hükümetle istikrar...
İşte böyle bir ortamda bastıran Öcalan sancısı, soğuk bir duş oldu.
Türkiye, son yıllarda yakaladığı en olumlu momentumda, hükümet kriziyle sarsılacak mı?
Devlet adamı ağırlığı ve sağduyu örnekleri veren Bahçeli, 12 Ocak'ta yapılacak liderler zirvesine, öncelikle bu sorumluluğu taşıyarak gidecek.

Susanlar ve konuşanlar

Krize sebep?
Hukukla siyaseti birbirine karıştıran ve kafaları bulandıran gevezelikler yapılmış, "takiye" kuşkuları yaratılmıştır.
Yani...
"Hükümet, önce AİHM'nin (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) Öcalan'a idam kararı için verdiği yürütmeyi durdurma kararına uyacak. Bekleyecek.
Böylece kazanılacak 1,5 - 2 yıl içinde, Meclis'te idam kararı kaldırılacak.
Bölücü örgütbaşının idamdan kurtarılmasına kılıf hazırlanmış olacak."
Bu söylemler MHP tabanını rahatsız etmiştir.
Şehit aileleri de haklı olarak tepki koymuşlardır.
DYP ve FP ise hadiseyi tırnaklamışdır.
Aslında...
MHP'nin gerçekten de kamuoyuna verilmiş "idam" sözü vardır.
Yani...
MHP, siyaset olarak angajedir.

Hukuk devleti

Ancak...
Hukuk süreci henüz bitmiş değil ki... Siyaset aşamasına zaman var.
MHP ve bu konuda duyarlı olan herkes, hepimiz, Türkiye'nin bir hukuk devleti olduğunu kabul etmeliyiz.
Şöyle ki...
Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne imza atmıştır.
Bu sözleşme ile kurulan AİHM kararlarına uymak taahhüdünde de bulunmuştur.
O halde...
Nasıl ki İmralı Mahkemesi, Yargıtay ve tashihi karar gibi iç hukuk yollarının tamamen tüketilmesini beklemiştir... AİHM'nin yürütmeyi durdurma kararına da uymalı ve mahkemenin kesin kararına kadar beklemelidir. Bu hukuk devletinin gereğidir.
Uymazsa ne olur?
Türkiye sonuçlarına katlanır.
Avrupa Konseyi üyeliğinin askıya alınmasına... Hatta AB kapılarının yeniden kapanmasına kadar uzanan olumsuz bir süreci göze almalıdır.
Ya AİHM, İmralı yargılamasını, adil yargının şekil unsurları açısından bozarsa?
Türkiye, önce asan sonra yargılayan devlet durumuna düşmez mi?
Ayrıca...
Türkiye, dış dayatmayla değil, hukuk devletinin gereği olarak da kendi iradesi ile AİHM'nin kesin kararına kadar beklemelidir.

Ve devlet

Gerçi daha önce hükümetlerin AİHM'nin yürütmeyi durdurma kararlarını yerine getirmediği olmuştur.
Ama...
Bir yanlış, çok daha vahim bir diğer yanlışla düzeltilmez.
Öte yandan...
Hükümetler değişir, devlet kalıcıdır.
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in ve Başbakan Bülent Ecevit'in "AİHM'nin yürütmeyi durdurma kararı uygulanmalı ve kesin kararı beklenmelidir" sözleri, hukuk devleti, devletin devamlılığı ve devletin ahde vefa ilkesi gereğidir.
Onlar, MHP'nin ya da diğer siyasi partilerin ileride konu TBMM'ye geldiği zaman kullanacakları siyasi irade haklarına karşı bir söylemde bulunmuyorlar.
Hükümet kararı, şu aşamada Meclis'e bırakılamaz.
Çünkü yürütmeyi durdurma kararının AİHM nezdinde muhatabı, devleti temsil eden hükümettir.
Meclis, topu Cumhurbaşkanı'na atamaz. Cumhurbaşkanı'nın imza süresi 15 günle sınırlıdır.
12 Ocak'ta liderler toplanıyorlar.
Dileriz ki bu bir sağduyu zirvesi olur.



Yazara E-Posta: gcivaoglu@milliyet.com.tr