Eski AİHM yargıcı Rıza Türmen, Devrim Sevimay’a önemli açıklamalarda bulundu.
Onun deneyimleri ışığında Anayasa Mahkemesi’nin son iptal kararı ve kapatma davası için görüşleri, ne yazık ki Euro 2008’in gölgesinde kaldı. Yeterince değerlendirilemedi.
Türmen’e göre, anayasa değişikliğini iptal eden kararda ne “yetki aşımı” vardır hele ne de “yetki gaspı...”
Söylediklerinin özeti şöyle:
Anayasa’nın laiklik gibi değiştirilemez maddelerinin etrafından dolaşarak, aslında o maddeleri değiştiren maddeler, elbette iptal edilir. Bu ne yetki aşımıdır. Ne de yetki gaspı.
Çünkü, “Eğitim hakkından eşit yararlanmak maddesinin, başörtüyle eğitimin serbest bırakılmasını amaçladığı açıktır.”
.......... Bana göre Türkiye’de başörtüsüyle eğitim sorunu vardır. Çözülmelidir. Ama bunun yolu Meclis’teki çoğunluğa dayanarak Anayasa’nın değiştirilemez hükümlerinin etrafından dolaşmak ve o hükümlerin özünü bozmak değildir.
AKP kapatılmasın
Buna karşılık Türmen, AKP’yi kapatma kararının yanlış olabileceğinin altını çiziyor. “Kapatma kararı alınırsa bunun AİHM’den geri döneceği” görüşünde.
Türmen,“parti kapatmak için tavsiye niteliğindeki Venedik Kriterleri’nin AİHM için dayanak olmadığına işaret ediyor. AİHM’nin daha önceki kararlarıyla oluşan içtihatların esas alınabileceğini” vurguluyor. “Bu bağlamda da gene AKP’nin kapatılması için yeterli gerekçenin bulunmadığı” görüşünü dile getiriyor.
“Kapatma yerine farklı yaptırımlar olabileceği, örneğin ihtar verilebileceği ya da devlet yardımının kesilebileceği” mesajlarını veriyor.
“Devlet yardımının kesilmesi” AKP’ye oluk oluk akan kaynakların yanında çok az...
“İhtar”a gelince...
Bu önemli...
AKP kapatılmaz ama kamuoyunda laiklik kuşkularını sürdürürse, Yargıtay Başsavcılarının ileride açabileceği yeni bir “kapatma davası” için kapıyı aralık bırakır.
Bir diğer olasılık ise, kapatma davasıyla birlikte AKP’den 71 milletvekili için seçilme yasağı isteminin yerinde bulunmasıdır.
Bu da bir ara formül mü?
Rıza Türmen hiç değinmemiş.
Neden?
Böyle bir durumda şimdiden görünen şey, Anayasa Mahkemesi’nin kapatma ya da seçilme yasağı kararı olursa ve bu temmuz ayında açıklanırsa, sonbaharda seçim uzak ihtimal değil.
İNCİR ÇEKİRDEĞİ
Bakın... Bazen nelere cevap vermek zorunda kalıyoruz...
Bir köşe yazısında, Euro 2008 için İsviçre’deki maçlara konuk götürülen gazeteciler eleştirilmiş. Hem de ne üslupla...
Neyse... Bana da bulaşılmış.
“Oray Eğin’den bu tarz bütün gezilere özel uçak ve özel helikopterle katılan Güneri Cıvaoğlu’nun bu sefer gelmediğini öğrenip her ikisi adına çok üzüldük.”
Arkadaş okuduğunu anlamıyor mu?
İşte Eğin’in satırları:
.......... Bir helikopter gazeteciler arasında farklı yorumlara neden oluyor. Ben “İşte Güneri Cıvaoğlu’nu taşıyan helikopter” diyorum. Benim gözlerim, bu tarz bütün gezilerde olduğu gibi Cıvaoğlu’nu arıyor... Gelmesine dair bir ihtimal bile olmayan duayen gazeteciye yönelik bir merak yaratıyorum kendi kendime... Nobel’de de böyle olmuştu... Ama Cıvaoğlu yoktu, hatta “Özel uçakla mı gelecek” diye konuşulmuştu bile. Bunu da ortaya atan elbette bendim...
Yani...
Ne yazmış Oray?
“Bu tarz bütün gezilerde gözlerinin Cıvaoğlu’nu aradığını, gelmesine dair bir ihtimal bile olmadığını, kendi kendine merak yarattığını, helikopter ve özel uçak lafını kendisinin ortaya attığını” yazıyor.
Şu satırlardan kim “Güneri Cıvaoğlu bu tarz bütün gezilere özel uçak ve özel helikopterle katılır” gibi genel bir anlam çıkarabilir?
Bizim meslek mahallesinden olmayan bu arkadaş aramızdaki şehir efsaneleri takılmalarını bilmediği için üzerine atlamış, hem de okuduğunu bile tam anlamayarak...
Bir not daha...
Kurulduğu ilk günden bu yana Doğan Medya Grubu Etik Konseyi üyesiyim.
Bu tür gezilerle ilgili olarak konseyde saptadığımız ve gruptaki tüm yayın organlarına bildirilen ilkeleri özenle uygularım.
Meraklısına... Kabul ettiğim davetler, gidemeyeceğimi bildirdiklerimin 10-20’de 1’i bile değildir.