Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Pazar Kahvesi

Sakıp Ağa korosu
Bir dönemin Sanayi Odası Başkanı Ertuğrul Soysal, merhum Sakıp Sabancı’yla yakın dosttu.
Onu sever ve sanayiye kazandırdığı değerleri överdi.
İkisini de kaybettik, onların görünmez oluşlarından sonra dostları arasında anılışları da kesişti.
Ne ilginçtir ki... Tango tutkunu Ertuğrul Soysal’ın aramızdan ayrılışının yıldönümünde onu Boğaz’da bir yalıda tangolar çalınırken dans ederek anmıştık.
Sanıyorum o gece Sakıp Ağa da oradaydı.
Gözlerimiz buğulanırken de gülebilmek, Ertuğrul Bey’e kadeh kaldırmak, dans etmek tam onun istediği gibi bir anılmaydı.
Oğlu Nail Keçili, annesi Semra Soysal’a da böylece güzel bir armağan sunmuştu.
Sabancı Center’da Sakıp Ağa’nın aramızdan ayrılışının 4. yıldönümünde sahneye baktım ve onun gülümseyen yüzünü hissettim.
Bir yerlerden görüyorsa ne güzel...
Sahnede Nevzad Atlığ yönetimindeki müzisyenler ve koroyla birlikte yakın dostları, Sakıp Sabancı için yürekten söylüyorlardı:
“Ne bir selâm, ne bir haber  / Eski dostlar, eski dostlar  / Hayâl meyâl düşler gibi  /Uçup giden kuşlar gibi  / Yosun tutan taşlar gibi  / Eski dostlar, eski dostlar... “
O gece ilk kez Melihat Gülses’i dinledim.
O nasıl bir kristal berraklığıydı.
Alaeddin Yavaşça’nın bestelediği, güftesi Münir Müeyyet Berkman’a ait olan “Ne bildim kıymetin, ne bildin kıymetim” adlı nihavend şarkıyı söyledi.
Şarkı da, ses de muhteşemdi.
Konserin sonunda sahneye gelen Sakıp Bey’in eşi Türkân Sabancı yürekten, doğal bir konuşmayla sanatçıları tebrik etti. Geceye katılan Sakıp Sabancı dostlarına teşekkür etti.
Ve sonrası için yemek salonuna davet etti.
Ortadoğu’nun psikolojisi melankoli ve ağıt eksenlidir.
Oysa... Yitirdiğimiz dostları, onların sağlığında beraberken olduğu gibi neşeyle de anmalıyız.
Elbette inançlarımızın gerekleri yerine getirilir.
Mezarı başında duası, sonra mevlidi okunur, helvası yenir ama böyle güzellikleri de onların ruhuna sunabilmeliyiz.

Sakıp Ağa korosu
HOMEOPATİ “AŞK İLACI”
Ünlü kadın artistlerden birine “şu anda nerede olmak istersin” diye sormuşlar. O da ; “Paris’te ama sevgilimle” demiş.
“PARİS”  adlı film, işte bu söylemin rengârenk gölgesi gibi.
Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde gösterilen filmlerden biri bu.
Yakışıklı, hayat dolu bir dansçı (Romain Duris) ansızın yaşamın kıyısındaki duvara çarpar.
Kalp kasları gücünü yitirmiştir. Kalp nakli ameliyatı zorunludur.
Uygun bir verici bulununcaya kadar kendini yormadan evinde kalmalıdır.
Bu süreci, Paris’in güzel bir semtinde apartmanının balkonunda insanlara, olaylara bakarak geçirir.
Birbirinden kopuk aşk öyküleri gözlemlenir.
Örneğin...
Yaşlı “Paris Tarihi” profesörünün kız öğrencilerinden birine âşık olması, ona aşk mesajları atması ve sonunda profesörün evinde ikisinin sevişmeleri, şampanya içerken profesörün Mick Jagger performansını andıran dansları...
Ama kızın bir de genç sevgilisi var. O ayrı...
Bir başka aşk öyküsü... Sanatçının erkeklere küs ablası... (Juliette Binoche) ve onun, sonunda cennetteki elmayı yemesi...
Hem de nasıl bir söylemden sonra...
“Homeopati”nin tıp anlamı “bir hastalığın nedeni  olan nesnenin  küçük dozlar halinde alınarak tedavisi...”
Juliette’e bu tedavi şöyle tavsiye ediliyor.
“Homeo” Fransızca erkek anlamına gelir.
Hastalığın sebebi erkekse, tedavisi de gene ufak dozlarla “ erkek...”
Yani... “Homeopati” bu.
Ve bir dizi aşk öyküsü daha...
Filmin kahramanına sonunda verici kalp bulunur.
Hastaneye yol alırken takside, filmdeki bütün aşk öykülerindeki kadın ve erkeklerle karşılaşır.
“Hayat bu kadar güzelken, didişmek, kavga, üzüntü neden? Sevin, sevişin” der.

Haberin Devamı

Sakıp Ağa korosu
İŞKENCE KAVŞAĞI
Nebil Özgentürk’ün “Türkiye’nin Hatıra Defteri” adlı belgeseli değerli bir çalışma.
18’er dakikalık tarihten kesitler yansıyor ekranlara...
12 Eylül işkencelerini anlatan bölüm, o dönemde işkence gören İlhan Selçuk’un gözaltına alınışı nedeniyle güncelleşti.
İşkence sahneleri inanılmaz utandırıcıydı.
İşkence yapılan yazarı Müşfik Kenter, işkence yapanı ise Halil Ergün oynuyor.
Yıllar sonra ikisinin yaşamı bir huzurevinde kesişiyor.
Ve Ergün her şeyi itiraf ediyor.
Görülmesi gereken bir hatıra defteri sayfası...

Haberin Devamı

ANTİBİYOTİKLİ KIYILAR
Antibiyotikli sularda mı yüzüyoruz?
Başta Bodrum olmak üzere sahillere çok yakın balık çiftliklerinde sulara, yemlerin yanı sıra hastalıklardan koruyucu olarak bol miktarda antibiyotik karıştırılıyor.
Bunların bir kısmı dibe çöküyor, sonra da yayılıyor.
Yani... Kulaçladığımız sularda antibiyotik sızıntısı olasılığı yüksek sayılabilir.
10 yıl, hadi bilemediniz 20 yıl sonra küresel ısınma nedeniyle turizm 1000 metre yüksekliklere kayacak.
Yatırımcı artık yaylalara, dağlara yönelmeli.
Tabii başta KazDağı olmak üzere doğanın tahribini de önleyerek...
TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy, Türkiye’nin olağanüstü turizm potansiyelini ve bu güzelliklere kıyan hoyratlığı anlattı.
Turizm haftası bağlamında ŞEFFAF ODA’ da Ulusoy’la sohbete, müzik alanında “Tatil”  şarkısıyla ve tüm şarkılarıyla yaz aylarına damgasını vuran Demet Akalın da katıldı.
Müzikli, keyifli bir söyleşi.