Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

BÜYÜK usta Yaşar Kemal’e saygıyla gireyim yazıya...
..........................
DÜN hükümet adına Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’ın ve “İmralı-Kandil-HDP” adına Sırrı Süreyya Önder’in birlikte yaptıkları açıklamalar “iç barışın seher vaktidir.”
Umut ışıkları ufukta görünmüştür.
Ernest Hemingway’in “Güneş de Doğar” yapıtını çağrıştırıyor.
Belki... Gerçek “seher” mi bu yoksa başka “seherler”i mi bekleyeceğiz?
Bu ikinci olasılıkta bile su yolunu bulur...
Çözüme/barışa gene karanlıktaki eller taş koyabilir ama “Güneş’in doğmasını” kimse engelleyemez.
Yalçın Akdoğan’ın açıklamasında dile getirdiği “Türkiye halkları, çözümün gerektirdiği demokratik olgunluk düzeyine gelmiştir” yargısı “toplumun kolektif psikolojik gerçeğidir.”
İnsanımız artık kanın durmasını, acıların dinmesini istiyor.
HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş da “demokratik çözümün tabandan / halklardan, üst yapıyı oluşturan siyasi partilere dayatıldığı, bu noktaya böyle gelindiği” görüşünü dile getirdi.
O nedenle şu aşamada veya kötü ihtimalle ilerideki aşamalarda şöyle ya da böyle, önümüzdeki aylarda olmazsa az sonra “Güneş doğacaktır.”
Bunun dönüşü yok.
Genel hüküm budur.
..........................
ÖZELE, yaşadığımız zaman parantezi içindeki duyarlı sürece gelince...
Abdullah Öcalan’ın, Kandil’e ve elbette o kapsamda Türkiye’deki PKK’lılara yaptığı çağrıya gelince...
“Silahlı mücadelenin yerini demokratik siyasetin alması” yolundaki çağrısı elbette önemlidir.
Öcalan’ın söylemiyle “tarihi bir niyet beyanı” ama şartlara bağlı.
Öcalan “10 maddelik ilkeler, büyük barışın omurgasını oluşturacak” diyor.
Bunlar üzerinde alınacak mesafe değerlendirilecek ve “hükümetin adımları tatmin edici bulunursa” Kandil, “PKK büyük kongresini” toplayacak.
“30 yıllık silahlı mücadeleye nokta koymak” kararı alacak.
Bir de açıklamalarda yer almayan “ön filtre” var.
Ankara kulislerinden süzülen haberlere göre HDP bir “komisyon” kuracak ve bir kısmı kabul edilmiş geri kalan maddeleri Meclis’te görüşülmekte olan “İç Güvenlik Yasası” metni üzerinde “düzeltmeler” çalışması yapacak.
“Sakıncalı” bulduğu maddelerin -Meclis’te kabul edilmişse bile- çıkarılmasını, henüz görüşme halinde olanların da “ayıklanmasını” hükümete bildirecek.
Yani...
Hem bu haliyle “İç Güvenlik Yasası” hem de bahar aylarında PKK büyük kongresinin toplanarak “silahlı mücadeleden demokratik sürece geçiş kararı alması” bir arada olamıyor.
Hükümetin seçim arifesinde böyle ayan beyan geri adım atması zor.
Ancak...
Demirtaş’ın açıklamasında ipuçları var.
“İç Güvenlik maddelerinin bundan sonraki görüşmeleri muhalif partilerin başkanvekilleri yönetiminde sürecek. İç tüzüğün tanıdığı engellemelerle görüşmeler mart ayına kadar sürer. Maddeler tamamlanıp tümüyle oylanarak Cumhurbaşkanı onayına sunulamadan Meclis tatile girer. Sorun çözülmüş olur.”
..........................
BARIŞIN omurgasını oluşturacak 10 madde genellikle “soyut” metinler.
Ama...
“Demokratik çözümün ulusal ve yerel boyutlarının tanımlanması” maddesiyle “özerklik” istekleri karşılanabilir mi?
Herhalde “Türkiye’nin 7 bölgesine uygulanacak kuvvetlendirilmiş yerel yönetimler” gibi bir formül gündeme gelebilir.
9’uncu madde de yer alan “ortak vatan ve milletin” tanımlanması da demokratik olgunluğu gerektiriyor.
“Devletin bileşeni halklar” Kürtleri ve Türkleri, diğer etnik bileşenleri kapsayan bir ifadedir.
Görüldüğü gibi hassas konular.
Fakat...
Samimi barış iradesiyle “aşılamaz” değiller.
Ama bakın Demirtaş dün “Hükümet zerre umut vermiyor” dedi.
Eğer öyleyse bu açıklamaların, “tarihi kavşak” söylemleri niye?
..........................
SONUÇ olarak bu aşamanın çok önemli olduğunu vurgulamak isterim.
Ancak...
Sadece toplumun demokratik olgunluğu ve kolektif barış iradesiyle siyasi aktörlerin samimiyeti yeterli değil.
Aktörlerin süreç yönetimini taşıyabilecek entelektüel kapasiteleri burada yetersizlikler varsa destek almaları da önemlidir.