Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

ŞEN WC’LER


New York’ta “Mamma Mia”    Broadway’in en gözde müzikali...
Filmi İstanbul’a geldi. İzlerken zaman su gibi aktı.
Ve... Cahide’deki Mamma Mia...
İzzet Çapa, “entertainment business”  için doğmuş.
Kendi dansçılarının sunduğu Mamma Mia’dan kesitler nasıl da neşe dopingi...
Usta şeflerinin damak lezzetini yemek boyunca değişik tadımlarla sunduğu gibi İzzet de gece boyunca neşe sunuyor. Hatta tuvalette bile...
Erkekler tuvaletinde üre atarken duvarlara bakıp gülümsüyordum.
Fotoğraflarını yansıtıyorum... Bakın. Haksız mıyım?
Pisuvarın önünde ayaktayız.  Duvardan kadın elleri uzanıyor. Ellerden ikisinde büyüteç var. Biri sağdan, biri soldan büyüteçle incelemeye alınmışız gibi... Bir kadın elinde ise kırmızı kadın külodu sallanıyor.
Bir elde muz, diğerinde çiçek... Başımızı kaldırıyoruz yüksekte daha büyük boy pisuvar. Üzerinde “Michael Jordan’a özeldir”  yazılı. Ve bir de uyarı; “Michael Jordan’la sidik yarışına girme.”  1.98 boylu dev basketbolcu Michael’la yarışmak ne haddimize...
Bıdık erkekler için aşağılara konulmuş bir de küçük pisuvar... Üzerinde “7 cücelere özeldir”  yazılı. Kadın tuvaletinin duvarında ise bir anahtar deliği... Bakanlara erotik erkek video görüntüleri (edepli).
İzzet Çapa’nın Cahide’sinin tuvaletleri bile böyleyse, gerisini tahmin edin.
Bu çocuk sadece mekânlara sığmaz. Müzikaller de yapmalı. Egemen Bostancı’nın bir zamanlar Şan Sineması’nda temellerini attığı müzikaller 21. yüzyılın anlayışıyla o altyapı üzerinde yükselebilir.

Bodrum çapkınları tuvalde...

ŞEN WC’LER



Galerinin anonsunda “Bodrum çapkınları”  yazıyordu. “Girip bakalım”  dedik.
Ressam Ayla Eriş,  resimlerini gösteriyor ama bir dizi kadın tablosu...
Gülümseyerek, olabildiğince doğal görünerek, “Ya Bodrum çapkınları?” diye sordum.
Aldığım cevap, “İşte bunlar” oldu.
Şöyle açıkladı:
“Bodrum çapkınları erkekler sanılır ama Bodrum’un asıl çapkınları kadınlardır. Ben de bu gerçekten hareketle onları tuvale yansıttım.”
Ayla Eriş, Muğla Üniversitesi’nin Bodrum’daki Güzel Sanatlar Fakültesi bölümünde hoca.
Bodrum’da Güzel Sanatlar eğitimi hedefine odaklanmış.
Ortakent’te (bu uyduruk adı da hiç sevmem, asıl adı; Müskebi’dir)  çok geniş bir alanda güzel bir eğitim kurumu olarak faaliyet  aşamasında.
Ege’nin eski dönemlerde kültür ve sanat merkezi olan, dünyanın 7 harikasından birinin bulunduğu Bodrum iyi bir seçim.
Ayla Hoca’nın sohbeti de fırçası kadar güzel.
Bodrum çapkını kadınlara gelince...  Erkeklerin şikâyeti yok.
Ayla Hoca’yla işte onlardan birinin önündeyiz.

YÖRESEL KÖKTEN BESLENEN KÜRESEL
Mario Frangoulis, Pavarotti’nin veliahtı olarak yorumlanıyor.   Kuruçeşme Arena’da onu dinlerken bu görüşün yanlış olmadığını düşündüm.
Daha genç. Önünde sesinin ve yorumunun daha olgunlaşacağı pek çok yıl var.
Benim daha yakın bulduğum ses, dünyanın en iyi 3 tenoru arasında gösterilen Andrea Bocelli’nin...
Mario Frangoulis’i yakından tanıyan bir dostumdan onu dinledim.
Çok iyi yürekli, arkadaş canlısı, sosyal yardım projelerinde yer almayı seven bir sanatçı olarak tanımladı.
Örneğin... AIDS’li anne-babalardan doğan çocuklara yardım eksenli sivil toplum örgütüne aktif katılımda bulunuyor.
Bu kurumun konserler dizisinden ücret almıyor.
İstanbul’u, İstanbul yemeklerini ve İstanbul arkadaşlarını çok seviyor. Yıllık programını yaparken İstanbul konseri önerilerine öncelik verilmesini istiyor.

ŞEN WC’LER



Aynı gece Türk sanatçı Meyra Ilıcak da söyledi ve zaman zaman Frangoulis ile düet yaptı.
Meyra, Amerika’da “müzikal eğitimi”  alan bir genç kadın.
Türkiye’de konservatuvarlarda ne yazık ki, “müzikal eğitimi”  daha çok opera sanatçıları tarafından veriliyor. Oysa bu ikisi çok farklı alanlar.
Meyra Ilıcak ve Ayça Varlıer bildiğim kadarıyla gerçek müzikal eğitimi alan iki Türk sanatçı.
Mario Frangoulis karşısında Meyra ezilmedi. Küresel tenor karşısında kişiliğini koruyarak ayakta kalmak önemlidir.
Mario Frangoulis’e dönelim...
Her büyük sanatçı, ne denli küresel söylerse söylesin kendi ulusal müziğinde çok daha ışıklı oluyor.
Kendi kültürüyle beslenmek, farklı bir boyut.
Mario da konserinin sonlarında Yunan müziğinden seçmeler söylerken bambaşka bir sıcaklık kazandı.
Ne zaman ki, Rumcaya geçti, onda da, binlerce izleyicisinde de bir coşku, bir elektriklenme oluştu.
“Küresel olmak ama yöreselliğin köklerinden beslenmek”  ilkesinin bir örneğiydi.


BÜYÜK ÖZÜR
Telefonla yazdırdığım LANET OLSUN!  notumda, burada tekrarından bile üzüntü duyacağım bir yanlışlık yapılmış. Kırıkkale’deki patlamada hayatını yitirenlere rahmet, yakınlarına ve ulusumuza başsağlığı, yaralananlara şifa diliyorum.