ŞU satırları yazmadan az önce Yunanistan'dan bir telefon geldi.
TA NEA Gazetesi adına bir Yunanlı hanım gazeteci soruyordu:
"Abdullah Çatlı ya da Sedat Bucak, Yunan adalarındaki ormanları yakmışlar. Bunu TV'de söylemişler doğru mu?"
HBB'deki röportajı anımsadım. Programa telefonla katılan Haluk Kırcı'nın yanılmıyorsam bazı sözleri olmuştu bu konuda.
Yunanlı gazeteciye "bir yangın sözünün geçtiğini, fakat, Yunanistan ya da Yunan adalarındaki ormanlar kelimelerinin telaffuz edilmediğini" söyledim.
"Herhangi bir yangından söz edilmiş olabilir" dedim.
Bu kez "Abdullah Çatlı'nın Ermeni teröristleri öldürmeleri" yolundaki iddiaları sordu.
"Bunların söylentilerden ibaret olduğu" yanıtını verdim.
"Sedat Bucak'ın telefon numarasını... Haluk Kırcı'yı nerede bulabileceğini" sordu.
BU soruları yansıtarak dikkatleri çekmek istiyorum.
Sınırların ötesinde Türkiye'ye çukurlar açmak için fırsat kollayıcılar var.
Televizyonlarda, gazetelerde "kahramanlık menkıbeleri" anlatmak uğruna Türkiye'ye büyük zararlar verilebilir.
Ulu orta iddialar Türkiye'nin eylemleri olarak yansıtıldığında olabilecekleri düşünmek dahi istemem.
Örneğin Türkiye'yi de Suriye, Libya, Sudan gibi teröre bulaşan ülkeler listesine koydurtmak ya da terör nedeniyle Avrupa Parlamentosu'ndan, Avrupa Konseyi Danışma Meclisi'nden kararlar çıkartırmaya çalışabilirler.
Atın aklına arpa getirtmek değil.
Böyle giderse olabilecekleri görebiliyorum.
Ben de - gazetecilik yapmak - uğruna belki bazı söylentileri yansıtarak yanlış yapmış olabilirim.
Hepimiz dikkatli olmalıyız.
Asıl yurtseverlik bazen duygularımızın üzerine çıkabilmek ve acılarımızı zehir gibi içimize akıtarak Türkiye'ye gölge düşürmekten sakınmaktır.
Ayrıca kimse kimsenin yurtseverliğini yargılamak mevkiinde değildir.
Tartışmalar ve gerçeği ortaya çıkarmaya dönük yayın çabaları ya da devlet soruşturma kurumlarının çalışmaları, yasaların suç saydığı fiiller içindir.
Adalet devletin temelidir.
BU bağlamda Çiller de daha özenli olmalıdır.
Bir yandan Çatlı ve o olaylar zinciri içinde yeralanları ima ederek "kahraman" deyimini kullanmak... Öte yandan Çatlı'nın arkadaşları tarafından iddia edilen "devlet için yapılmış şeyler sıralaması..."
Adeta itiraf gibi algılanma tehlikesi var bu talihsiz söylemin.
Çiller, iç politika yatırımına kalkışırken, neredeyse Türkiye'ye suçüstü yapmak için fırsat kollayanlara, bilmeyerek de olsa malzeme hazırlıyor.
Suç ve suçlu kavramlarına hukukun dışında Çiller'in ayrı bir adaletiyle ayrı bir hüküm getirilemez.
Öte yandan...
Yılmaz'ın burnuna inen yumruktan sonra "ilahi adalet" sözleri de son derece yanlış ve iticidir.
Allah korusun... Yılmaz'a Budapeşte'de yumruk atılmayıp, kurşun sıkılsaydı da gene "takdir - i ilahi... İlahi Adalet" diye ruhunu mu yelpazeleyecekti?
Bu nasıl devlet yöneticiliği gradosudur.
Çiller, bu lafları edecek yerde, Yılmaz'ı havalimanında karşılamalı... Evinde geçmiş olsuna gitmeliydi. O zaman büyürdü.
Gerçi... Yılmaz'ın oğlu yaralandığında eşini ziyaret etmişti... Ama o zaman Anavatan'la ortak hükümet kurmak çabasındaydı.
Nezaket...
Hayır... Menfaat.
Şu manzara bunu gösteriyor.
Kaldı ki... Şimdi Başbakan'dır.
Sorumluluğu ve görevi ana muhalefet partisi lideri dahil 65 milyon Türkiye insanının güvenliğidir.
ÖTE yandan Çiller'in TEDAŞ komisyonundan beraati bağlamında da birkaç kelime...
Soruşturma Komisyonunda TEDAŞ dosyasından aklanması doğaldır. DYP'nin TEDAŞ'tan sorumlu Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı'nı transfer eden Anavatan'lı üyeler hala bu dosyada Çiller için aleyhte oy nasıl verirler?
Asıl anlaşılmaz şey budur.
Aynı şekilde...
TOFAŞ ihalesi için Soruşturma Komisyonu'nda Anavatan'lı üyelerin Çiller aleyhine oy kullanmış olmaları da anlaşılır gibi değildir. Bu ihaleyi yapan Uğur Bayar, pırıl pırıl bir teknokrat olarak Mesut Yılmaz'ın son Başbakanlık döneminde Özelleştirme İdaresinin Başkanlığına atanmıştı.
O ihalede fesat var idiyse... Komisyon Başkanı Bayar, yapılacak bütün ihalelerin patronluğuna Anavatan lideri tarafından nasıl atanmıştır?
Siyasette biraz tutarlılık lütfen.
Bu denli ön yargılı olunursa, Malvarlığı Araştırma Komisyonunda koyacakları tavır da ağırlık ve ciddiyet kuşkusu verir. Oysa bu değerlere çok ihtiyaç var.
BUNCA tutarsızlıklar ve yanlışlar arasında Kam