Kanal D Güzellik Yarışması'nın finalinden birkaç gün önce jürinin adayları daha iyi tanıması için prova yapılmıştı.
Sorularımıza, beyinlerini ve yüreklerini açmışlardı.
Evlilik için erkekte aradıkları özelliklerin başında
"saygı" yer alıyordu.
1, 2, 5, 10, 15... Bu "saygı" sözcüğü çok kez tekrarlanınca sordum:
"Neden erkekte aradığınız özelliklerin başında 'SEVGİ' gelmiyor da, neredeyse hepiniz söz birliği etmişcesine söze 'SAYGI' diye başlıyorsunuz?"
Önce İzmir'den katılan bir aday cevap verdi:
"Saygısız sevgi güzel değil."
Ona
"gerçek ve derin bir sevginin ebemkuşağı olduğunu, renklerinden birinin de saygı olduğunu" söyledim.
"Haklısınız" diye cevap verdi.
Ve sonra şöyle sürdürdü konuşmasını:
"Belki de etrafımızda çok çirkin, saygısızca kadın - erkek ilişkilerine tanık oluyoruz.Buna tepki gösteriyoruz.
Diğer adaylardan da
"elbette sevgi ama saygısız olmamalı" cevaplarını aldım.
Değişen Türkiye
Oradaki bir demet genç kız, bir bakıma
Türkiye'deki yaşıtlarının örnek grubuydu.
Ve onlar, sadece
sevilmek değil,
sayılmak da istiyorlardı.
"KADIN... Kimi der hamur yoğurur.
Kimi der çocuk doğurur."
Bu mısralar, artık çok geride kaldı.
Türkiye'nin en büyük devrimi, aslında kadının profilindeki büyük değişimdir.
Spordan müziğe, iş hayatından profesyonel yaşama, sevişmeden tartışmaya, her alanda...
Artiz!
1980'den bu yana, çok kez güzellik yarışmalarında jüri üyesi olarak bulundum.
Katılanların kültür düzeyinde bir sıçrama var.
Daha önceleri...
Çoğunluk, seçilip
"artiz(!)" olmayı düşlerdi.
Ya da biraz sesi varsa şarkıcı, assolist...
Yüksek eğitim yapan pek azdı.
Sporla da araları yoktu.
Kitap, plak hak getire...
Öyle olmayanlar, zaten daha yarışma başlamadan bile
"banko kraliçe" adayıydılar.
Örneğin...
Neşe Erberk, Boğaziçi Üniversitesi'nde öğrenciydi.
Önce
Türkiye Güzeli sonra da
Avrupa Güzeli seçildi.
Jüri üyelerinin oyları ittifakla ona verilmişti.
Örnekler ve hedefler
Bu son yarışmada, katılımcıların çoğu, ya yüksek öğrenimlerini bitirmişler ya da yüksek öğrenimlerini yapıyorlardı.
Hemen hepsi bir yabancı dil biliyordu.
Bir kısmı psikoloji kitapları okuyordu.
Resimden, müzikten, sinemadan, kitaplardan söyleşiler yaptılar.
Hiçbiri sporun dışında değildi.
Amaçları, hedefleri sorulduğunda,
Arzum Onan, Neşe Erberk, Cindy Crawford, Hillary Clinton gibi isimler sıraladılar.
Hiçbiri
sazda assolist olmaktan söz etmedi.
Tabii bu özellikleriyle sadece sevecen değil, saygındılar da...
Aşk mektupları
Yazıyı iç içe sevgi ve saygı yansıtan iki aşk mektubundan örneklerle bitiriyorum...
Önce
Aragonlu Catherine'in ölüm döşeğindeyken eşi
İngiltere Kralı VIII. Henry'e yazdığı mektubun ilk satırları...
"Çok değerli kralım ve eşim, ölüm saatim yaklaşırken, size duyduğum sevgiden ötürü...... Gözlerimin her şeyden çok, sizi arzuladığına yemin ediyorum.Elveda."
IV. Henry ise savaş alanındayken, sevgilisi
Gabrielle d'Estrees'ye şu satırları yazmış:
"Gelin. Gelin ve elimden gelse binlerce mili kat edip, ayaklarınıza kapanacak ve oradan bir daha hiç kalkmayacak olan erkeği varlığınızla onurlandırın. Sevgili aşkım, ayaklarınızı milyonlarca kez öpüyorum."Yazara E-Posta: gcivaoglu@milliyet.com.tr