Sezaryen ve kürtaj

“Hukukun temelinde şu yasa maddesi vardır bir hakkın suiistimalini kanun himaye etmez.”
Başbakan Erdoğan’ın söylemleri, özellikle kürtaj suiistimaline makul sınır çizmek iradesi olarak, yasal zeminde yer bulabilir.
Ötanazinin yasak olduğu bir ülkede keyfine göre cenin ölümleri de tartışılmalı.
Sezaryenle doğum neden artıyor?
Sağlık sorunları bir yana bırakılırsa şunlar sıralanabilir.
- Anne adayları bebeklerini özellikle burç tercihlerine göre, astrolojik nedenlerle belirli bir tarihte doğurmak istiyorlar. Bunun için doktorla randevu günü ve saati kararlaştırmak moda.
- Doktorların randevu defterleri de bir neden...
- Kadın için doğurma saatleri büyük kâbus olabiliyor.
- Estetik nedenlerle.

Bunlar kişilerin tercihleridir.
Engellenmesi -sanırım- bir sonuç vermez.
Çünkü...
Genellikle üst gelir gruplarının ilgi alanındadır.
Türkiye’de yasal engelle karşılaşırlarsa bunu başka ülkelerde yaptırabilecek mali güce sahiptirler.
Kürtaja gelince...
Kürtajın “sağlık zorunluğu” dışında, “fantezi” gibi görülmemesi gereken nedenleri var.
Örneğin...
Tecavüze uğramış bir genç kız, hamile kalmışsa elbette doğum yapmamalı.
Reşit olmayan bir kız sevdiği bir çocukla cinsel ilişkiye girmişse bir kaza, bir cahilliktir.
Bebeği doğurmaması aklın yoludur.
Çocukla çocuğa mı bakacak?
Bir bebeğin sorumluluğu onlara nasıl bırakılır?
Kanser gibi genetik de olabilecek bir hastalık sonrası gebe kalan kadın bu riski doğacak bebeğe yükleyebilir mi?
Ailenin zaten bakmakta zorlandığı sayıda çocukları varsa bir yeni bebek daha yükü büsbütün ağırlaştırabilir.
Kadının kariyeri çocuk yapmaya müsait değilse, meslek hayatıyla bebek büyütme bir arada olamıyorsa, bir tercih seçeneği olmalıdır.
......................
Türkiye’de yüz binlerce belki milyonlarca kürtaj yaptırmış kadın yurttaşımız var.
Onların vicdanına “katil” suçlaması çok ağır değil mi?
......................
Yer kürede pek çok ülkede bu sorun tartışıldı.
Özellikle Katolikler kürtaja karşı muhafazakârdır.
Amerika Birleşik Devletleri’nde de kürtaj uzun süre “siyasetin seçim sandığı” malzemesi olarak kullanıldı.
Sonuç...
Serbest bırakmaya doğru gidiş ağır basıyor.
İnançlar, din kuralları kişinin vicdanına bırakılmakta.

MÜCEVHER
Şu yazacaklarım herkes, hepimiz için geçerlidir.
Gazeteci, politikacı, büyük işadamı, asker...
İki şey zor hazmedilir.
“Para...”
“İktidar...”
Bunlara bir “zor taşınanı” da ilave edeyim:
“Şöhret...”
Hani bir laf vardır; “bütün fenalıkların anası içkidir” derler ya “para, iktidar, şöhret” insanları “alkol yüklemesi” yapılmışçasına başkalaştırır.
Kişiliklerde “balon” yapma katsayılarıdır.
Kaf dağına uçurur.
Egoları şişirir.
Kendilerini “yeri doldurulmaz” olarak görürler.
Oysa...
Mezarlıklar tarih boyu “vazgeçilmezler, yeri doldurulmaz sanılanlarla” doludur.
Konfüçyüs “kişinin mücevheri sadeliktir” demişti.
Çağımızda altına, pırlantaya tüm mücevherlere rağbet çok da Konfüçyüs’ün mücevherini takan pek az.