Türkiye, birden uluslararası ilgi odağı haline geldi.
Önce...
Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek, Ankara'da...
Ardından, Yunanistan Başbakanı Simitis geliyor.
Olası bir Türkiye - Suriye çatışmasında, Yunanistan'ın, Suriye'nin yanında yer alacağı sanılırken, Simitis'in bu ziyareti, önemlidir.
Gerçi, program yeni değil.
Güneydoğu Avrupa Ülkeleri Zirvesi, geçen yaz Girit'te yapılmıştı.
Bu yıl, zirvenin, Türkiye'de toplanması kararlaştırılmıştı.
Antalya'daki zirveye, Yunanistan'ın yanı sıra Makedonya, Arnavutluk, Romanya ve Bulgaristan'da katılacak.
Toplantının heyecan boyutu, görüşme.
Suriye ile gerginlik sürerken...
Hatta...
Savaş trampetleri çalarken, Yunanistan Başbakan'ının, Türkiye'ye gelecek olması, bir mesajdır.
Eğer, Suriye'nin yanında yer alma durumu söz konusu olsaydı, bu ziyaretin iptal edileceğinin işaretleri verilirdi.
Şimdi, Suriye ile bir çatışma olasılığına eğilebiliriz.
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin, çok yakın zamanlara kadar zirvesinde yer almış bir komutanın çok açık ve net bir soru soruyorum:
"Türkiye'nin, Suriye'yle savaşması halinde, sonuç ne olur?"
Cevabı, kısa ve net:
"Sınırdan girer, öbür tarafından çıkarız."
Yani...
Suriye karşısında, kesin üstünlüğümüzü vurgulamış oluyor.
Peki...
Ya, Suriye'nin elinde olduğunu bildiğimiz uzun menzilli füzeler?
Bu füzeler, Türkiye'nin en duyarlı hedeflerini, örneğin, "Atatürk Barajı'nı, Keban'ı vurabilir mi?
Türkiye'nin bir bölümü, karanlıkta kalabilir mi?"
Cevabı şöyle:
"O füzeler, hedefi vurmakta hassas değil.
Dağınık ve geniş bir alana düşüyor.
Sadece, rastlantı olarak duyarlı hedeflerimize birkaç isabet olabilir.
O da, büyük ya da onarılmayacak zarar vermez."
Kısacası...
Türkiye'nin savaş gücü, Suriye'ye göre tartışmasız üstün.
Madalyonun bir de Suriye yüzünden bakalım.
Suriye'de, medya, devlete aittir.
Gazete ve televizyonlar, devletin KİT'leridir.
Suriye medyası, yayınlarında, sadece, Türkiye Cumhurbaşkanı'nın, Başbakanı'nın, Dışişleri Bakanı'nın, komutanların, televizyonların, gazetelerin haberlerini veriyor.
Şam yönetiminden ise, ne bir ses... Ne de bir nefes.
Yabancı gazetecilerin, Şam yönetimiyle yaptıkları konuşmalardan alınan izlenimlere göre ise, Suriye'nin değerlendirmesi şöyle:
"Türkiye, çok angaje oldu.
Artık, geri adım atması zor.
Türkiye'yi durdurabilecek tek şey, bizim ödün vermemizdir.
Ankara, Abdullah Öcalan'ın teslimi ya da buna benzer bir jest bekliyor.
Bunu, artık yapamayız.
Tehdit altında diz çökmüş gibi bir duruma düşeriz.
Ne komutanlara ne de halka izah edebiliriz.
Bekleyeceğiz...
Herhalde Türkiye, topyekun bir savaş yapacak değil.
Birkaç hedefe, - nokta vuruş - yapar.
Daha ileri gitmez.
Silahla cevap vermeyiz.
Fakat...
Türkiye'yi, dünyaya ve özellikle Arap alemine, - saldırgan - olarak ilan ederiz.
Türkiye'ye karşı, Arap ülkelerinden ekonomik ambargo isteriz.
Böyle bir saldırı halinde, Şii İran ile Irak, Sudan, Libya hemen yanımızda yer alacaktır.
Ürdün bile, Türkiye'nin olası bir saldırısını, onaylamadığını açıkladı.
Yunanistan, Güney Kıbrıs, Ermenistan ve Rusya da bizi destekler.
Bir nokta harekatı, bize yarar."
Gene aynı kaynaklardan aldığım, Suriye'nin iç politika nabzını da yansıtayım.
Hafız Esad kanser.
Çok yaşayacak gözüyle bakılmıyor.
Yerine, oğlu Basir'i getirecekti.
Basir, Suriye Futbol ligi şampiyonu El Tahiha Futbol Kulübü'nün Başkanı.
Süvari binbaşısı olarak, dünyada ünlü konkurhipiklere katıldı.
Kupalar aldı.
Hızlı otomobil kullanıyor.
Suriye'yi fiilen yöneten oydu.
Halk tarafından seviliyordu.
Trafik kazasında öldü.
Diğer oğlu Beşar, babasının yerine geçecek kişi olarak kabullenilmişti..
Diş doktoru.
Popüler değil.
Halk tarafından benimsenmedi.
Hafız Esad'ın kardeşi Rıfat, Cumhurbaşkanı Yardımcısı sıfatıyla, parladı, güçlendi.
Ülkedeki Müslüman kardeşleri, ünlü Hama katliamı ile yok eden laik görüşlü ve Türkiye'yi referans veren bir politikacı.
PKK konusunda da, Hafız Esad'ı onaylamıyor.
"Terörü barındıran bir ülke olmanın, Suriye'yi yıprattığı" görüşünde.
Esad, onun kuvvetlendiğini görünce, 6 ay önce, Paris'e sürdü..
Ama, Rıfat hala kuvvetli.
Özellikle, silahlı kuvvetlerde etkin.
Türkiye'nin olası bir harekatı, çok hassas bir çizgi çekecek.
Ya dış tehlike, halkı ve orduyu Esad'ın etrafında kenetlenecek... Ya da Esad'ı çökertip, Faruk'u getirtebilir.
Türkiye, bir aşiret değil, Bedevi zihniyetiyle de yönetilmiyor.
"Savaşın ve sonrasının hesapları iyi yapılmadan, bu adımlar atılmazdı" diye düşünmek isteriz.
Yazara E-Posta: G.Civaoglu@milliyet.com.tr