Güneri CIVAOĞLU
Bugün,
Anayasa Mahkemesi ropörtörünün RP için kapatma istemini yazmaya niyetliydim...
Yahut, ekonomi bürokrasisinin patronu
Mahvi Eğilmez'in
"ya ben ya Güneş Taner" restini çekerek istifasını...
Gündemde dokunulmazlıklar da var.
Ancak...
İstanbul'da, yazı işlerinden arkadaşlarla, eş - dostla konuştuk.
"Her yer karanlık... Makber mi yarab? Birazıcık aydınlık" mesajlarını aldım.
"Yarın pazar. Biraz iç açıcı şeyler yaz. Örneğin DURUM'da ekrana çıkardığın Ornella Muti için izlenimlerini" dediler.
Ben de bu bağlamda ekrana yansımayan, kişisel izlenimlerimi yansıtıyorum.
Arkadaşlarımdan biri
"şenlik stoku" gibidir.
Ve...
Ornella Muti'nin şifa bulmaz hastasıdır.
Neşeyi adeta üretir.
Takıntılarından biri de sekreterlerinden biri değiştikçe, yeni gelene muzipliktir.
Öğle saatlerinde bürosundan dışarı çıkarken, ani bir hareketle geri düşer... Yeni hatırlamış gibi
"Haa... unuttum söylemeyi. Belki Ornella Muti telefonla arayacak... Yarın gece İtalya'da birlikte yemek yiyecektik. Söyleyiverin, önemli bir işim çıktı, gidemeyeceğim. Ben kendisini sonra ararım. Bir başka yemek tarihi için sözleşiriz" derdi.
Kızcağızın gözünde
Ornella Muti zaten erişilmez bir isim.
O yeni sekreterlerin hallerini, aradan yıllar geçip piştikten, patronunun böyle takılmalarına alıştıktan sonra dinlemişizdir. Saatlerce sıkıntı ve heyecan içinde
İtalya'dan telefon beklerlermiş.
"Ornella ararsa nasıl konuşacağım? Ya dilim tutulursa? Yanlış birşey söylersem?
En iyisi söyleyeceklerimi yazmak... Sonra bu yazdıklarımı yüksek sesle tekrarlamak."
Tabii telefon gelmezdi.
Sanırım arkadaşımın takıntısı bu şaka değil,
Ornella Muti'nin kendisiydi.
Dünyadaki erkek milletinin pek çoğu gibi...
Cuma gecesi
DURUM'un öncesi ve sonrasıyla
3 saat kadar
Ornella Muti ile beraberdim.
Strasbourg'da film çeviriyordu. Bizim yansıtacağımız
"Strasbourg'da Türk Filmleri Haftası" bağlamında sinemamızın yeniden doğuşu programına katılabilirdi. - Hoş da olur - diye düşünüldü. Fikir tuttu...
Arkadaşlarıma ve erkek milletine
"haksızlar" diyemem.
Güzel mi değil mi?.. İzleyenler yargıya varmışlardır.
Akdeniz'in aromasını yansıtıyor.
Doğal... Rahat... Kompleksiz... Kibirsiz...
Tavuz kuşu gibi kabaran, kendine aşık, gözü başkasını görmeyen star sendromunda değil. Sevgiye, sevmeye, vermeye açık... Çok kazanmış, parasını tutamamış...
Aşık olmuş, evlenmiş, ihanete uğramış... Gene kazanıyor ama parasını tutamıyor ve hep aşık...
45 yaşında... Torun sahibi. Ama çok genç, güzel ve alımlı.
Bizim film dünyasından programa katılan herkesle öpüştü.
Mine Vargı ile karşılıklı adres aldılar.
Ali Özgentürk'ün kalın sesiyle seslenerek yaptığı esprilere roket gibi cevaplar yetiştirdi.
Yarım saat için gelmek sözü vermişti. Program boyunca kaldı.
Hiç şikayet etmedi.
Bizim alanımız siyaset.
40 yıla yakın süredir, politika yazar, politika konuşur, politika tartışırız.
Sanat ve
özellikle sinema sadece kişisel sevgi ve ilgi alanımız.
O nedenle bazı konulara işaret edeyim.
1)
Strasbourg'da her yıl bu sıralar düzenlenen film haftalarına davet edilirim. Bazılarına katıldım. Yazılar yazdım. Bu haftaları düzenleyen
Eurimages'ın
Türkiye temsilcisi ve
Strasbourg Üniversitesi'nde sinema okutmanı
Faruk Günaltay ile bir kez de bu haftalar bağlamında
"TV programı yapalım" diye konuşmuştuk. Cuma gecesi bu sözün uzantısıdır.
2) Böyle bir programı çok daha iyi yapacak, değerli sinema eleştirmenleri, sinema dünyasının isimleri var.
Ama yapılmıyordu.
Türkiye'de filmcilerimiz - bu deyimler tartışmalı da olsa -
küllerinden yeniden doğdular. Sinema izleyici ile yeniden barıştılar.
Üstüste ödüller alınıyor.
Filmlerimiz, en iyi iş yapan
Amerikan filmlerinin izleyici ve hasılatını birkaçına katlıyor.
Türkiye insanı kendi lezzetini bulmuş.
Ve
TV'lerde
siyasetin, en hurda ayrıntıları tartışılıyor, ama bu konu ekrana getirilmiyordu.
Bunu yapmak girişimim ilk ve mütevazi bir adımdır.
Hatalı, eksik, titrekti. Ama bir katkı isteğinin iyi niyeti ile atılmıştı.
İyi tanımadığım bir alanda, karanlıkta yürür gibiydim.
Sinema gibi farklı bir alemde, dünya sanatının son yüzyıl çekim alanında adımlar atmak...
Sinemanın bunca yıl imbiğinden süzülmüş ve
Türkiye'nin çorak topraklarından altın gibi yapıtlar üretebilmiş sinema simyacılarıyla program yapmak zor iş.
Bazen hafızam bir yana elimdeki notlardan okurken bile karışıklık yaptım.
Çok sıkıştırdığım siyasetçilerin ahı mı tuttu ne?
Belki çizmeyi aşmak!
Buna rağmen, gene de birkaç artı puan varsa, bu puanlar program öncesi dar sürelerde danışabildiğim, zamanlarını veren sinema dostlarına ve devlerine aittir. Örneğin,
Müjde Ar'a,
Burçak Evren'e ve
Strasbourg'da programa katılanlara...
Eksiler ve eksiklikler ise tamamen bana...
Hoşgörüle.
Biz kapıyı araladık. Başkaları tarafından çok daha iyi sinema tartışma programlarının yapılacağı inancı ve dileğiyle...
Yazara EmailG.Civaoglu@milliyet.com.tr