Güneri CIVAOĞLU
Bu haftaya
"Milletvekili dokunulmazlığını sınırlandırılmak tartışmaları" damgasını vuracak.
Bir yandan,
Susurluk düğümünün çözümü için... Öte yandan,
Refah Partisi'nin kapatılması halinde
Erbakan ve diğer
RP yöneticilerinin yargılanma olasılıkları nedeniyle, konu bir bakıma
altı
çizilerek gündeme geliyor.
Ayrıca... İktidar partilerinin ve onlarla dirsek teması halinde olan çevrelerin
DYP'ye dönük - şimdilik dışa vurulmamış - hesapları da seziliyor.
Böyle olunca...
Siyasi daralar da adalet terazisine ağırlık koyuyor.
Oysa hadise, salt hukuk açısından ele alınmalıdır.
Siyasi kaygılar ise
hukuk güvenceleri güçlendirilerek yok edilmelidir.
Anayasa'nın
83.maddesi milletvekillerini
hukuka, kanuna, yargılamaya karşı adeta
empermeyabilize etmiştir. Yani... Tıpkı
yağmurluğun su geçirmezliği gibi milletvekillerine hukuk, kanun, yargı erişemez durumdadır.
Meclis'te, sayıları
160'ı bulan
Adalet Bakanlığı fezlekesi yani milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması istemi var.
Bunların hiçbiri işlemiyor.
Kamuoyu vicdanı rahatsız.
Parlamentonun imajına haksız yere gölge düşüyor.
Milletvekillerinin,
kürsü söylemi diyebileceğimiz, Meclis ve Meclis dışındaki siyasi ifadelerinin dışında kalan
adi suçları dahi
Anayasa ile
dokunulmazlık zırhıyla korumaya alınmıştır.
Bunlar arasında
yüz kızartıcı suç iddiaları da vardır.
Elbette... Ne yargıç ne de savcıyız.
Her fezlekenin
suç kanıtı olduğu gibi bir iddiayı yansıtmıyoruz.
Ancak... Bu tür iddialardan ciddi nitelikte olanları
"bağımsız yargıda sonuca bağlanmalıdır. O milletvekilinin, Millet Meclisi'nin itibarı ve kamuoyu vicdanının tatmini için bu önemlidir." Batı ülkelerinde,
siyaset dışı adi suçlar için mahkemeler, milletvekili ya da bakanı doğrudan doğruya yargılayabilirler.
Bunun için bir
ön koşula ya da
Millet Meclisi'nin dokunulmazlık kaldırma kararına gerek yoktur
Fakat...
Türkiye gibi demokrasi gelenekleri henüz kökleşmemiş ülkelerde, belki daha duyarlı ve parlamenterleri nisbeten korumaya alan ara formüller tercih edilebilir.
Çünkü... Siyaset zaman zaman belden aşağıya vurularak da yapılıyor.
"Bu serbestliğin kötü kullanılması" olasılığı vardır.
İşte o nedenlerle, geçen yıl
partiler arası uzlaşma komisyonu, konuyu çözümlemekle görevlendirildi.
RP dışında, diğerlerinin onayıyla bir ortak metin oluştu.
Buna göre
"siyasi söylemlerin dışında kalan adi suçlar için, dokunulmazlık olmayacaktı."
Milletvekili için
dava açılmasına Yargıtay Başsavcısı'nın karar vermesi,
yargılamanın ise, normal mahkemelerde değil,
Yargıtay'da oluşturulacak bir özel dairede yapılması kabul edildi.
Bu metin
RP dışında -
DYP dahil - Parlamentodaki bütün partilerin onayıyla
Anayasa Komisyonu'na gitti.
Orada da
RP hariç bütün üyelerin katılımıyla benimsendi.
Genel Kurul'a indirildi.
Yeni Başkan Hikmet Çetin'in başkanlığında
RP dışındaki parti grup Başkan Vekilleri'nin oylarıyla yarın için gündeme kondu.
Hemen belirteyim ki...
Bu
Anayasa'nın
83.maddesini değiştiren öneriyi
Mesut Yılmaz ve Tansu Çiller başta olmak üzere
Erbakan dışındaki bütün parti liderleri imzalamışlardır.
Grupları da, bu metnin arkasında olduklarını açıklamışlardır.
Gerçi...
DYP Genel Başkanı Tansu Çiller, son günlerde bu konuda bazı kuşkular dile getirmektedir. Ama...
RP ve
DYP blok halinde karşı oy kullansalar dahi, iktidarı oluşturan partilerin oylarıyla bu değişiklik, yarın
Meclis Genel Kurulu'nda görüşülür.
Ne var ki, maddenin yazgısı pek parlak görünmüyor.
Çünkü...
Eğer,
RP'nin karşı oylarına rağmen,
DYP kendi genel başkanlarının da imzasının bulunduğu bu değişiklik önergesinin arkasında yer alırsa,
367 oy barajı aşılır.
Anayasa değişikliği gerçekleşir.
Tersine...
DYP, blok halinde
RP ile aynı paralelde oy kullanırsa, Anayasa'nın aradığı vasıflı oy çoğunluğu olan
367 barajı aşılamaz.
Bu değişiklik üzerine bir bardak su içilir.
Ara formül,
DYP içinden bir kısım milletvekilinin değişiklik metninin lehinde oy kullanması ve hiç değilse 337 barajının aşılmasıdır.
Yani... Bu değişikliğin
referanduma sunulması için gerekli baraj.
O takdirde referandumda
EVET oylarının
yüzde 50'nin çok üzerinde olması, kimse için sürpriz teşkil etmez.
Fakat,
Meclis'te
337'ye ulaşılması dahi kuşkuludur.
Galip ihtimal,
görüşmelerin yarın başlaması ve oylamanın daha sonraki oturumlara bırakılmasıdır. O süre içinde
medya aracılığıyla kamuoya baskısının yaratılması, Meclis'te gerekli oy çoğunluğunun bu baskıyla oluşması için çalışılmasıdır.
Milletin gözü
Meclis'te...
Demokrasinin ve
Meclis'in bu sınavı geçmesi gerek.
Not: Pazar günkü yazımda Marliyn Monroe'nun eşinin adı Henry Miller olarak yayınlandı. Aslı Arthur Miller'dır. Düzeltiyorum.
G.C
Yazara EmailG.Civaoglu@milliyet.com.tr