Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Kareografisi "kalp" olan bir "yaşam balesi" izledim.
Sahnede bir sanat devi... Ödülünü alırken yanında 7 - 8 yaşlarında bir kız çocuğu.
Alkışlar, fotoğraf - TV kameraları ve ışıklar onlara yoğunlaşmış.
Küçük kız yumuşacık bir hareketle babasının elinden heykeli alıyor, kollarının arasında göğsüne bastırıyor. Gözleri ışıl ışıl. Babayla birlikte o dakikaların onurunu yaşıyor.
Önceki gece sinema ustası Carlos Saura'ya İstanbul Film Festivali ödülünün verilişi, böyle duygu yüklü film kareleri gibiydi.
Carlos Saura teşekkür konuşmasını yaparken kızının "sahnede de onunla birlikte olmak istediğini" söyledi.
Pek sevdiğim deyişimizle "burnumun direği sızladı."
Bir babanın, çocuğuna yaşatabileceği, çocuğuna bırakabileceği en büyük güzellik bu...
İnsanlığa hizmeti, katkıyı, sıradışılığı, saygınlığı simgeleyen ödül.
O ödülü satın alabilecek para birimi hiç olmadı.
Küçük kız da bu gerçeği bütün hücreleriyle algılamış gibiydi.

Carlos Saura, İspanyol sinemasının efsane yönetmeni.
Çocuk yaşlarında iç savaşı yaşadı. Diktatör Franco döneminde büyüdü. O nedenle toplumsal ve siyasal göndermeler yapan filmler çekti.
Ödüller, onun yaşam ritminin "leitmotiv"i.
La Caza (Av) filminde, burjuvanın yaşam biçimini hallaç pamuğu gibi atmıştır.
La prima Angelica, İspanya iç savaşında kaybolanları, faili meçhulleri anlatır.
Lorca'nın Kanlı Düğünü'nü harikulade bir bale olarak perdeye uyarlamıştır.
Carmen ise, müziği, dansı, derinlikleri, doğasıyla İspanya ruhunu yansıtan bir baş yapıttır.
Böyle bir babanın kızı olmak ne güzel.
Ama... Temiz ve dürüst yaşamın ödülü olan "onur" her babanın çocuklarına bırakabileceği büyüklüktür.

Festivalin açılışı için gerçekten çok güzel bir film seçilmiş; "Betty Fisher ve diğer öyküler..." İngiliz yazar Ruth Rendell'ın kitabı "El Ağacı"ndan uyarlanan bir film. Yönetmen Claude Miller.
Ayrı ayrı öyküler de kahramların yazgılarının keşiştiği ve birbirlerini etkilediği bir örgü.
"Pulp Fiction" tarzını andırıyor. Fakat birincinin "cola" çağrışımı vardı... Bu ikincisi psikolojik drama ve derinlikle "şarap" lezzetinde.
Filmi bir solukta izledik.

Festivalin 30'uncu yılı...
Nereden nereye gelindi.
STEPHEN FREARS'ın BENİM GÜZEL ÇAMAŞIRHANEM 10 yıl önce de gösterilmişti. Eşcinsel iki erkeğin öpüşme sahneleri nedeniyle büyük sorun olmuştu.
Şimdi artık sansür yok.
Üstelik erkek eşcinsellerin bir değil iki filmi de oynuyor. Diğeri... LAN YU adlı bir Çin yapımı.
Ancak Çin'de, yani çekildiği ülkede gösterilemeyecek. Yasaklı...(!)
KADERİ ARAYAN ADAM'da mutlaka görülmeli. Şu sıralar Avrupa'da hadise olan ve din adamlarının nazilere göz yumduğunu belgeleyen "AMİN" filminin mesajını daha vahim boyutlarda vurguluyor.
Fransız politikacıların da nazilerle işbirliğini perdeye getiriyor.
Görülmesi gereken bir başka film; İNANÇLI...
Filistin - İsrail
dramı bağlamında tartışmaların gündemine oturabilir.
Bu çok ödüllü filmde yahudi düşmanı DANNY'nin öyküsü izlenecek. Ama yahudi düşmanı DANNY'de bir yahudidir!
Belgeseller... FİDEL ve NAZIM HİKMET...
LENİN''in kalp krizi geçirdiğinde daçasına çekildiği dönemin filmi BOĞA da "kaçmazlar"dan.
LENİN döneminden bir kesiti Rus Yönetmen SOKUROV sunuyor.
Ünlü yönetmenlerin 30'ar dakika uzunluğunda 6 erotik filmi EROTİK ÖYKÜLER ya da FİPRESCİ ödüllü PORNOGRAFİ'de farklı pencereler.
Festivalin kurucusu merhum Nejat Eczacıbaşı'na ve kardeşi değerli sanat adamı Şakir Eczacıbaşı'na da teşekkürler.

Not: Dün gece CNN Türk'te yayınlanan HAKKI'YLA SOHBET programını izlerken, üstad Hakkı Devrim'in dostluktan kaynaklanan iltifatları nedeniyle mahcup oldum. Genç gazeteci kuşaklara tavsiyelerde bulunmaya çok daha yetkin meslektaşlarımızın olduğuna inanıyorum. G.C.