Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Güneri Cıvaoğlu

TÜRKİYE'de siyaset, şirazesinden çıkmış, çivileri oynamış, zemberekleri boşanmış...
Bir yerlere sürükleniyoruz.
Şu manzaralara bakınız...
Gazetelerde manşet:
"RESTLEŞTİLER..."
Gazetelere göre...
16 Nisan görüşmesinde Çiller, Genelkurmay Başkanı Karadayı'ya "bazı paşalarınız siyaset yapıyor. Böyle giderse onları emekliye sevk ederiz" diyor.
Aldığı yanıt şöyle:
"Komutanlar siyasete bulaşmıyor, görevlerini yapıyorlar. Elinizden geleni ardınıza koymayın."
Çiller "bana destek verin. Seçime gideyim. Refah'ı birlikte bertaraf edelim"
önerisinde bulunuyor.
Karadayı'nın yanıtı "ordu siyasete karışmaz" oluyor.

ŞU satırlar yazılırken, (saat 13.00) Genelkurmay Başkanlığı'ndan bir açıklama yapılmış değildi.
Başbakanlık da suskundu.
Bütün göstergeler "sükut ikrardan gelir..."
Yani, "ses çıkarmamak kabul anlamındadır."
Çiller'in karargahından yapılan açıklama ise, sadece zevahiri kurtarmak çabasını yansıtmaktaydı. Haberleri yalanlamıyordu.

TÜRKİYE'de Hukuk Devleti kavramı çökmekte... Bunun yerini silah ve zorbalık almaktadır.
Bebek'te bir barmen, sırtında Allah dövmesi olduğu için vuruluyor.
Hadise tam bir rezalettir.
İran'da dini kurallara aykırı davrandığını sandıklarını cezalandıran...
Kendi takdirlerine göre ister falakaya yatıran, ister kurşunlayan pastal adlı din milisleri gibi bir misyona soyunmuş zorbalarla karşı karşıyayız.
Bebek'te bunu yapanlar, daha rahat at oynattıkları semtlerde ve kentlerde kör testereyle kelle kesmeye kalkışırlar.
Barmenin dinle alay ettiğini öne sürüyorlar.
Bunun böyle olmadığı ve barmenin tasavvuf felsefesine yakınlığı, inançlı bir insan olduğu, evinde Kur'an bile okuduğu ortaya çıktı.
Tutun ki öyle olmasaydı dahi...
Cezasını, sokakları din adına tutacak Patrona Halil özentileri mi verecekti?
Dinimizle kimsenin alay etmemesini, bu yüce kurumun gerekli saygıyı görmesini sağlayan yasa hükümlerimiz vardır.
Gerçi... Omuzunda Allah dövmesiyle, barda servis yapmak, ilk bakışta yadırganacak bir görüntüdür.
Ama.. Böyle rahatsızlıklar, yasalarla önlenemese dahi, olgun ve bilge insanların inandırıcı, hoşgörülü, sevecen üslubuyla giderilebilir.
Belki öldürülen barmen de, böyle bir düzeyli yaklaşımı olgunlukla karşılayabilirdi.
Bu olay bir simgedir. Birçok kanlı olay için, yargısız infaz için atılmış bir zehirli tohumdur.
Başbakan'ın, Diyanet İşleri Başkanı'nın konuşmalar yaparak hadiseyi kınaması ve hukuk devletinin altını çizmesi gerekirdi.
Ne yazık ki... Tısss...
Sanki görmediler... Duymadılar.

HAYATIN cıvıl cıvıl aktığı saatlerde, Flash TV'yi eli silahlı 50 zorba basıyor.
Hem de, yanı başlarındaki Büyükelçilik kokteylini korumak üzere orada bulunan yüzlerce polisin gözü önünde.
Kimse kıllarına dokunmuyor.
İçeriyi kurşun yağmuruna tutuyorlar. Bütün elektronik donanımları yaylım ateşle paramparça edip, ellerini kollarını sallayarak çıkıp gidiyorlar.
İçlerinden biri bile yakalanmıyor.
Sonra, güya yakalandıkları iddia edilenler, tanıklarla yüzleştiriliyorlar. Görgü tanıkları "onlar değil" diyor.
Dünyanın hiçbir yerinde böyle zorbalar, tanıklara, gözgöze ve yaşam boyu tehdit altında kalacakları bir açıklıkla gösterilmez.
Zanlılar, tanıklara, bir tarafı ayna olan camlı odalardan gösterilir. Tanıklar, tehlikeye girmeden ve korkusuzca teşhislerini söylerler.
Bu kez sanki, zanlıların kurtulmaları istenmiş gibi bir manzara var.
Polis, giderek kuşku verici olmakta.
Çok yazık.
Oysa, son yılların en itibarlı kurumlarından biriydi.
Halk tarafından alkışlanıyor... Operasyonlar sırasında evlerden taşınan çaylar, kekler, böreklerle ilgi görüyorlardı.
Uzun yılların büyük emekleriyle kazanılan bu sempati, heba edilmesin.
Polisin büyük bir bölümünün de, içinin sızladığına eminim.
1960'a yaklaşırken, polis şeflerinde ve üst düzeyinde bazı çürümelerden sonra, emniyet örgütü hayli puan kaybetmişti.
O kadar ki, geçmişin unutulması için, 27 Mayıs ihtilalinden sonra, simgesel olarak polisin üniforma rengi ve biçimi değiştirilmişti.
Aynı duruma düşülmesini hiç istemiyoruz.
Ama, Emniyet Genel Müdürlüğü'ne gece yarısı baskını... Başka baskınlara kötü örnek oldu.

ZATEN her şey son noktaya doğru gidiyor.
Düşününüz ki... Bir süredir artık Bakanlar Kurulu toplanamıyor.
Toplansalar da, birbirlerinin yüzlerine bakacak halleri yok.
Herşey bir yana Milli Savunma Bakanı Tayan'ın Başbakan Erbakan için söyledikleri dahi, yenilir yutulur gibi değil.
Kaldı ki... Erbakan, 8 yıllık kesintisiz eğitimi imzalamadı... İmzalamayacağını da açıkça bildirdi.
Hükümet şeklen var... Fiilen bitkisel hayatta.
Gölgesinin uzandığı yerleri ise seziyoruz.