"Yola yukardan bakarsanız İNİŞTİR.
Aşağıdan bakarsanız, YOKUŞTUR."
Türkiye'den siyaset manzaraları da bu Aristo mantığını doğruluyor.
Önce...
Yukardan bakışı yansıtalım...
Başkent kulislerine göre, Çankaya'da ilginç bir sahne yaşanmış.
Başbakan Mesut Yılmaz, kısa bir süre önce Çankaya Köşkü'ne çıkıyor.
Cumhurbaşkanı Demirel'e yakınıyor:
"Araştırma ve soruşturma önergeleri nedeniyle Meclis çalışamamaktadır.
CHP ile yapılan protokole göre, daha Meclis tatile girmeden çıkarılması gereken 9 yasadan 5'i hala görüşülebilmiş değildir.
CHP, sadece kendisi araştırma ve soruşturma önergeleri vermekle yetinmemekte, aynı zamanda DYP'nin ve FP'nin önergelerine de destek vermektedir.
Siyaset tıkanmaktadır.
Bir çözüme ihtiyaç vardır.
Ecevit te bu durumdan rahatsızdır.
Aralık'ta seçim eğilimini dile getirmektedir."
Demirel, YOKUŞUN yukarısından görünen bu siyaset manzarasıyla görüşünü dile getirir:
"Sayın Baykal'la görüşürsünüz.
Eğer, gerçekten siyaset tıkanıyorsa, Meclis çalışamıyorsa, CHP'nin de hükümete ortak olması söz konusu değilse... O zaman, tek çare mümkün olduğu kadar erken tarihte seçimdir.
Seçim çare değildir diyenler yanılırlar.
Bu millet, en zor durumlarda sandıktan sağduyunun çözümünü çıkartmıştır."
Demirel, demokraside çarelerin tükenmediği görüşünün patent sahibidir.
Seçimi de, demokrasilerin en etkin çaresi olarak görür.
Milletin hakemliğine başvurmanın, siyaseti olduğu kadar rejimi de güçlendirdiği kanısındadır.
O nedenle, "bazı kaygıları" ciddiye almakla beraber, gene de milletin hakemliğine güvenmektedir.
Bir de, aşağıdan bakıldığındaki görüntüleri yansıtalım...
Dün, bu sütunda belirtildiği gibi 20 ve 27 Aralık'ta seçim Fazilet Partisi'ne birkaç puan artı getirir.
Cami cemaatlerinin siyaset forumuna dönüştüğü Ramazan'da seçime gitmek, diğer partiler için "siyasetten habersiz olmak" demektir.
Daha önceki bir tarihte, örneğin, 13 Aralık'ta seçim sandıklarının kurulması ise olanaksız.
Bugünden başlayarak, sadece 52 gün kalıyor.
TBMM'de daha önceki seçim kararının iptali ve bu seçim kararının alınması süreci de, dikkate alınırsa sadece 45 gün.
Böyle bir takvim yetişmez.
Baykal da, bu gerçeğe işaret etmişti.
DSP ve Anavatan'dan "CHP seçimden kaçıyor" değerlendirmeleri yapıldı.
Ama...
Bugün, Anavatan grubundan sonra, Başkanvekili Ülkü Güney "Anavatan'ın da en uygun seçim tarihi olarak 18 Nisan 1999'u benimsediğini" açıkladı.
Böylece...
Aralık'ta seçim rüzgarı, sönüverdi.
Ocak veya Şubat 1999'da seçim söylemleri de var.
Bunlar da olacak şey değil.
Türkiye coğrafyasında kış koşulları, seçime elverişli değildir.
Katılım çok düşük olur.
Özellikle, kırsal kesimlerde, dağlık ve ormanlık yörelerde seçim büyük sorun olur.
Bazı zorba örgütlerin etkileri artar.
Üstelik...
Ramazan, Ocak sonlarına doğru bitiyor.
Sonra... Şeker Bayramı.
Ardından, kısa bir süre...
Ve, Kurban Bayramı.
Mart'ın ortaları aşıldıktan sonra, 1 aydan kısa süre için 18 Nisan 1999'da seçimden vazgeçme nedeni olamaz.
Öngörülen tarihte sandıklar kurulur.
Belki...
Bu arada, hiç değilse belediye başkanlığı seçimlerinin çift turlu yapılması için yasa değişikliği gerçekleşir.
Hükümet açısından bakıldığında...
Çetelerle savaşımın sonuçları alınabilir.
İşsizlik Sigortası'nı da kapsayan, Sosyal Güvenlik Reformu da yapılır.
Yerel Yönetimler Reformu, seçim yasasında değişiklik, kadın ve gençlik kollarının düzenlenmesini öngören siyasi partiler yasa değişikliği gerçekleşir.
Enflasyon, biraz daha aşağıya çekilir.
Liderler için araştırma ve soruşturma önergeleri sonuçlanır.
Türkiye, YOKUŞU böylece zar zor tırmanarak tepeye ulaşabilir.
Önünü biraz olsun görebilir.
"Yola yukarıdan bakarsanız İNİŞTİR. Aşağıdan bakarsanız YOKUŞTUR."
Bu Aristo mantığını, yazının başında yansıtmıştım.
Siyaset manzaralarını da, bu söylemin şablonuna oturtmuştum.
Ancak...
Bir de, Sisyphos öyküsü var.
YOKUŞ ve İNİŞ için Aristo mantığını tehdit ediyor.
Sisyphos, aslında Korinthos Kralı'dır.
Ölümü aldatıp zincire vurduğu için cezalandırılır.
Cezası, Hades'teki dev bir kayayı iterek bir tepenin doruğuna kadar çıkarmaktır.
Ama...
Kaya, tam doruğa vardığında, yeniden aşağıya yuvarlanır.
Bu, böyle sonsuza değin sürer.
Mitolojideki bu cezadan, Allah, Türkiye'yi korusun.
Kayayı, 18 Nisan'a kadar tepeye tırmandıralım ama tekrar aşağıya yuvarlanmasını engelleyelim.
Atatürk Türkiyesi cezaya değil, ödüle layıktır.
Yazara E-Posta: G.Civaoglu@milliyet.com.tr