Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Rahşan Ecevit'in MİLLİYET'teki açıklaması ile birlikte, siyaset adeta zembereklerinden boşandı.
Ve son görüntüler...
Hükümetin kuruluşu "tek kelimeye" mi kilitlendi?
Bahçeli, - MHP'nin, Rahşan Ecevit'in üslubuna duyarlığı haksız sayılmaz, ama gene de - Ecevit'ten "özür" dilemesini istemek yerine, Rahşan Hanım'ın söylemiyle oluşan kırılgan ortamı "onarmasını" isteseydi, belki çözüm daha kolay mı olurdu?
Çünkü...
Ecevit'in açıklamaları yıkıcı değil.
Rahşan Ecevit de zaten kurulacak hükümetin hayırlı olmasını istemişti.
Böylece, üslup sorunu onarılırsa...
"Öz" için 1980 öncelerine uzanan kaygılar ve kuşkular zaman içinde ve uygulamayla cevaplarını yaratacak.
Evet, tek kelime...
Özür mü?
Onarmak mı?
Yunus ne güzel söylemiş.
"Söz ola kese savaşı
Söz ola kestire başı
Söz ola agulu (zehirli) aşı
Bal ile yağ ede bir söz..."
MHP yönetimi bir süre hiç konuşmamak kararı aldı.
DSP'yi bekliyor.
Türkiye'nin tartışmalar gündemindeki sorunlar, ayrı ayrı gibi görünseler de kökleri birbirine bağlantılı.
Pazar yazısı bağlamında, bunları film kareleriyle yorumlayalım.
Örneğin, son lise cinayeti...
Bir film.
Adı:
"AMERİKAN TARİHİ X."
Los Angeles'lı lise çeteleri anlatıyor.
Bunlardan biri "ırkçı."
Siyahlara ve Uzakdoğu kökenli sarılara karşı.
Onları öldürüyorlar.
Arkalarında psikopat bir lider var.
Gençleri kullanıyor. Buna karşın, siyah derili liseliler de bu yeni Naziler'e karşı örgütlenmişler.
İki taraf da kan akıtıyor.
Film, işte bu gerilimi, trajik bir öyküyle anlatıyor.
Irkçı bir beyaz liseli tetikçinin olgunlaşma, insani değerleri kazanma ve çeteye karşı savaşımını ustalıkla yansıtıyor.

Ders

Önceleri ABD'de lise çeteleri, çocukların bireysel güvence arayışları, aşk ve kıskançlık kavgaları, spor sahası paylaşımı gibi çatışma nedenleriyle oluşmuştur.
Sonra bu gruplar, ırkçı şiddet çetelerine dönüşme sürecine girdi.
Çünkü psikolojik olarak, sadece uyuşturucuya, alkole değil şiddete de en kolay yönlendirilecek ve ideolojilere militan yapılacak çağdalar.
Deneyimsiz, kültür donanımı eksik, yeterince sosyal etkinlikler sunamadığımız ve henüz kişilik arayışında bir dönemdeler.
Bizdeki son lise cinayetine dikkat...
Aşk cinayetlerini, başka çeteler, ideolojik çatışmalar, ırk ve mezhep ayırımcılarının kirli oyunları izleyebilir.

KUŞATMA

"KUŞATMA" da ilginç bir film.
Önceleri Avrupa'da başlayan sonra ABD'ye sıçrayan bir paranoya:
"Her Müslüman'ı potansiyel terörist saymak" konusunu işliyor.
Yeni bir tür ırkçılığın gelişmekte olduğunu...
Neredeyse bilinçaltlarında İslam, terörizme çağrışım yapar hale gelmekte.
Gerçi...
Güya İslam adına bazı örgütler ve densizler tarafından insanlık suçları işlendi... Ama böylesine bir genelleme de insanlık dışı.
İşte film, bir İslam terör örgütü elemanını yakalamak için New York'ta sıkı yönetimi anlatıyor.
Kent, askerlerin kontrolüne alınıyor.
Sıkıyönetim komutanı general, kentteki bütün Müslümanlar'ı hiç ayırımsız topluyor.
Tel örgüler içinde hapsediyor.
Naziler'in Yahudi toplama kampları gibi.
Bu filmin ABD ve Avrupa'da vicdan depremi yapmaması mümkün değil.
Ama biz de uzun uzun düşünmeliyiz.
Acaba Türkiye'de beyinlerin görünmez dikenli telleri içine kendi insanlarımız konulmakta mı?
Ve birileri, böyle oluşumlar için karanlıklarda, sinsice Laikliği, Atatürk ilkelerini, çağdaşlığı kundaklamak üzere tezgahlar kurmuş değiller mi?
Büyükler siyaset zirvelerinde uzlaşmacı olmazlarsa, gençlere hangi güzel örnekleri sunmuş olacağız?
Elbette beyinler, zorlu lekelere karşı deterjan kullanma alanı değil.
Ama...
Yeniden aynı sahnelere dönmemek için, hafızalarımızdan, akılcı çözümler, uzlaşma formülleri üretimi için de yararlanalım.



Yazara E-Posta: gcivaoglu@milliyet.com.tr