Fazilet Partisi yeni Genel Başkanı Recai Kutan'ın, şu gerçeği iyi anladığı seziliyor.
"Seçimlerde en yüksek oyu almak... Meclis'in bölük pörçük sandalye dağalımından yararlanarak, hükümet kurmak mümkündür.
Ancak...
Sivil toplum örgütleriyle anayasal kuruluşları da, medyayla, iyi saatte olsunlarla dayanışma yapmayan, hatta onların desteğini alamayan bir hükümet, iktidar olamaz.
İktidarsız hükümetler ise, uzun süre ayakta kalamaz."
Kutan'ın, bu genel kuralın alt başlıklarını da okuduğu izlenimlerini alıyoruz.
Bir hükümeti iktidarsız bırakmayacak ve gerekli destekleri sağlayacak duyarlı konulara gelince...
Bunları da sıralayalım:
"1- Dinin, siyaset için kullanılması.
Hele...
Devletin yapısını, şeriat esaslarına göre değiştirmeye yönelen irtica...
Bu kuşkuları veren kurumlaşma ve örgütlenme...
İrticanın sokaklara döküldüğü, tarikaların devlet kurumlarını ele geçirdiği yolundaki izlenimlerin yaygınlaşması...
2- Alevi ve Sünni meshep ayrılıkları kaşınarak, tahrik edilerek milletin karşı karşıya getirilmesi...
3- Türkiye'nin ülkesi ve milletiyle bütünlüğünü bozacak her türlü örgütlenme ve girişim...
Türk ve Kürt ayrılıkçılığı yapmak...
4- Ordunun üst kademeleriyle oynamak... Ve atama, terfi, emeklilik kararlarına siyaset bulaştırmak...
Orduyu, Atatürk'ü, devrimleri hedef alan tavırlar..."
Ayrıca...
"5- En tepedekilerin, yoğun yolsuzluklara bulaşmış olmaları...
Bu doğrultuda, yaygın kuşkular ve söylentiler...
6- Sadece Türkiye'de değil, yakın tarihte İtalya'da da görülen devletin çeteler, mafya tarafından ele geçirilme tezgahları"
Bu son madde, belki fantezi sanılabilir.
Değildir.
Önceki yıl, Kanal D'de Durum programındaki konuğumuz, İtalya'daki mafyayı çökerten özel savcı Scarpinato anlatmıştı:
"Mafya, derin devlette ve siyasette, iktidarı o denli pençesine almış ki, yakın sürede İtalya'yı kuzey, orta ve güney olarak üçe bölme planının eşiğine getirmiş.
Ülkeyi bölme amaçlarının nedeni, - küçük parçalara daha kolay hakim olabilmek - hesabı imiş.
Hatta...
Uluslararası mafya ağı, İtalya deneyi başarıya ulaşırsa, bunu başka ülkelere de uygulama hazırlığındaymış."
Scarpinato, bunu televizyon ekranından milyonlarca kişiye anlattı.
İtalya'da, Başbakan yargılatan gizli servisin ikinci adamını hapse sokan, mafyanın en büyük babasını etrafı çelik duvarlarla çevrili, penceresiz ve de hapishanenin tam ortasındaki hücrede yatıran bir özel savcıdır.
Genellikle evinde kalmaz.
Her gece ayrı bir ordu evinde, askeri birlikte konuk oluyor.
Nerede kalacağını, sadece kendisi biliyor.
İtalya'da bile düşünülebilen bu plan, Türkiye gibi hala hukuk devleti olamayan, aşiret yönetimindeki komşu ülkelerle çevrili bir coğrafyada, hiç kuşku yok ki, bölücü örgütler ve onlarla işbirliği halindeki çeteler tarafından tezgahtadır.
Kutan, işte Türkiye siyasetinin bu duyarlı satır aralarını iyi okumuş görünüyor.
Örneğin...
Dünkü Hürriyet'in manşetinde yer alan "Söz veriyorum. Seçim kampanyasında, dini siyasete alet etmeyeceğiz. Türban konusunda anlaşamaya açığız."
Bu söylem, gerçekçidir.
Seçim kampanyası olarak tutsa... Oy avcılığında geçerli olsa bile, "dinin siyasete malzeme yapılması" bu yolda kurulacak hükümetlerin handikapıdır, talihsizliğidir.
O yolda, hiçbir hükümet uzun süre yürüyememiştir.
Ayakta kalamamıştır.
Kutan'ın, türban için sözleri de iyi niyetli bir yaklaşım izlenimini veriyor.
Takiye kuşkuları olsa bile, yaklaşan üniversite döneminde ve ardından seçim kampanyasında kokusu çıkacağı için fayda vermez.
Önyargılı olmadan beklemek ve görmek gerekir.
Ayrıca...
Kutan, yıllarca TÜMAŞ Genel Müdürlüğü yapmıştır.
Devlet Planlama Teşkilatı'ndan teşvik alan bütün projelerin, fizibilite etüdleri TÜMAŞ imzasını taşırdı.
"Fizibilite" yani "yapılabilirlik..."
Bunun anlamı, "hayalci" değil, "gerçekçi" projedir.
Kutan'ın sanayi girişimleri için, fizibilite projelerine teşvik vermeyi, devrin Devlet Planlama Müsteşarı Turgut Özal onaylardı.
Devrin Başbakanı Demirel de, temelini atar, açılış kurdelasını keserdi.
Zaten, üçü de İTÜ yıllarından tanışırlar.
Grubun lideri, Demirel'di.
Onlara ve diğerlerine örnek olmuştu.
Şimdi, öyle görünüyor ki, Kutan, siyasetin fizibilite etüdünü yapmış.
İktidara uzanması gereken yolun güzergahını, o coğrafyadaki geçit vermez kayalıkları, bir hükümetin ya da siyasi partinin adım atmaya kalktığında yutulacağı, gömüleceği bataklığı, mayınlı araziyi keşfetmiş.
Öte yandan...
Hükümeti ayakta tutacak kolonların statik hesaplarını da yapmış.
Binasının görüntüsüyle, duyarlı çevrelerin manzaralarını kapatmayacağı bir irtifayla yetinmeye özen gösteriyor.
Zaten, bu özellikleri nedeniyle, Cumhurbaşkanı Demirel'in bir tür "kefaleti" ile Genel Başkan seçilmişti.
Erbakan'ın siyasi haklarını, dayatacak bir ısrar içinde olacağını sanmıyorum.
Ama...
Bir vefa jesti yapmak istemesi de, kişisel siyaset fizibilitesinin gereği...
Kutan'a, imzasını taşıyan bu yeni projenin asıl kuşku ve kaygı verci tarafı, Fazilet Partisi'nin diğer kademelerinde de aynı özenin gösterilmeyebileceğidir.
Görüntünün yumuşak karnı budur.
Diğer partilerin ve kurumların da Kutan'a yardımcı olmaları beklenir.
FP'yi sisteme kazanmak mı... Dışlamak mı?
Yazara E-Posta: g.civaoglu@milliyet.com.tr