Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

ANAYASA Mahkemesi, bugün bir "şeriat" hükmü için karar vermek durumundadır.
Karar "İslam Ülkeleri Arası Yatırım ve İhracat Kredi Sigortası Kurumu Kuruluş Anlaşmasının onaylanması için 4163 sayılı yasa bağlamındadır."
Çünkü...
Anlaşmanın giriş bölümünün, ikinci paragrafı "anlaşmanın - İslami ilkeler ve idealler temeline dayalı - olduğunu..."

Dördüncü paragrafı, "bu kurumun şeri hükümlere uygun olarak kurulacağını..."
Beşinci paragrafı "şeri hükümlere uygun bir ihracat kredisi sigortasının kurulacağını" öngörüyor.
Anlaşmanın 5. maddesinin 2. fıkrasında "sigorta reasüransının da şeri hükümlere uygun olacağı" hükmü var.
Şimdi...
Akla gelenleri sezinler gibiyim.
"RP iktidar oldu... Şeriat geldi" diye düşünülüyor.
OYSA anlaşma, 4 Temmuz 1992 tarihinde Cidde'de imzalanmış.
Başbakan Demirel, yardımcısı İnönü'dür.
İktidarda DYP - SHP hükümeti bulunmaktadır.
İslam Konferansı Teşkilatı Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi (İSEDAK) tarafından alınan karara göre İslam Kalkınma Bankası (İKB) bünyesinde bir ihracat kredi sigorta anlaşması oluşturulmuş.
Bunun uzun ve tam adı şöyle:
"İslam Ülkeleri Arası Yatırım ve İhracat Kredi Sigortası Kurumu Kuruluş Anlaşması..."
Anlaşmanın imzalandığı 4 Temmuz 1992'nin üzerinden 4 buçuk yıl geçiyor.
Bu tür uluslararası her anlaşmanın geçerli olabilmesi için TBMM onayı gerekmektedir. 4163 sayılı yasayla anlaşma onaylanıyor.
Bu kez iktidarda olan RP - DYP ortak hükümetidir.
Ancak...
Anlaşmayı onaylayan yasaya Refah - Yol tarafından bir çekince konuyor.
"Anayasa'mız ve bağlı olduğumuz anlaşmalar hükümlerinin saklı olduğu yolunda çekince (ihtirazi kayıt)..."
İlginç bir durum.
Demirel - İnönü yönetimindeki hükümet, "şeri hükümlere" dayalı bu anlaşmayı hiçbir çekince koymaksızın imzalıyor...
Ama Erbakan'ın Başbakanlığı'ndaki hükümet "Anayasa'daki hükümler saklı kalmak koşuluyla" diye bir çekince koyuyor.
Sanki imajlar yer değiştirmiş.
GERÇEKLER, bütün bu yüzeydeki görüntülerden farklı...
Kısa...
Net.
Çünkü, anlaşma tüzüğünün 57. maddesinin 4 nolu fıkrası, açıkça şöyle diyor:
"Kurumun, şeri hükümlere göre faaliyet göstermesini engelleyecek hiçbir değişiklik yapılamaz."
Yani...
Bu anlaşmayı onaylayan yasaya koyduğumuz
"T.C. Anayasa'sındaki hükümler saklıdır" yolundaki çekincenin hiçbir etkisi, gücü, yaptırımı, pratik değeri yok.
Gereksiz mürekkep sarfiyatı...
Belki de göz boyaması.
Bu yasanın Meclis'ten gürültüsüz patırtısız geçmesi için yapılmış bir estetik ameliyat.
Anlaşmaya yapılan bu ek, onu daha güzel gösterecek bir silikon fazlalığı.
BU anlaşma CHP'nin hükümet sorumluluğunu paylaştığı 1992'de imzalanıyor.
Anayasa ilkelerine çekince koyan tek satır yok.
Ama...
Şimdi aynı parti, anlaşmayı onaylayan, üstelik bir kıymet - i harbiyyesi olmasa da Anayasa'da yer alan "laisizm" ilkesi bağlamında çekince koyan yasanın iptali için Anayasa Mahkemesi'ne başvuruyor.
Perhiz ve lahana turşusu denebilir.
Fakat...
Hadisenin bir siyasi partideki çelişki boyutunu çok aşan incelikli noktaları var.
Türkiye'nin laik çizgide ilerlemesinin bir bakıma yazgısını oluşturacak.
ANAYASA Mahkemesi, ilke olarak "uluslararası anlaşmaların ve bunların onaylanmasının" denetimini yapamaz.
Çünkü, uluslararası anlaşmalar, Anayasa maddesi gibi kabul edilirler.
Böylece...
Laik çizginin dışına çıkabilecek bir deviasyon tüneli ile karşı karşıyayız.
Laisizmden sapmalara olanak verecek bir hukuk yolu açılması mümkün.
Öyle ya...
Bu "İslam Ülkeleri Arası İHracat Kredisi ve Sigortası Anlaşması" hükümlerine uygulanacak "şeriat hukuku" başka anlaşmalara da yayılabilir.
"Anayasa ilkelerimiz saklı kalmak koşuluyla" denerek, üstüne bir de silikon makyajı yapılır.
Aslında "şeriat maddelerinin hiçbir şekilde değiştirilmeyeceği" yolunda temel hükümler nedeniyle bu silikon makyajlar, sadece Türkiye içindeki kamuoyuna karşı bir göz boyasıdır.
İsterseniz buna takiyye deyiniz.
Böylece Türk hukuk sistemine ve hukuk hükümlerine, şeriat hükümleri sızmış olacaktır.
Sızıntılar zaman içinde birleşir, büyür, yol olur.
Anayasa Mahkemesi, işte bu konuda karar verecek.
Sanıyorum kararını, laisizmin uluslararası anlaşmalarla eşdeğer sıradan Anayasa' maddelerinde yer almadığını...
Anayasa'nın 2. maddesindeki Cumhuriyet'in değişmez ilkelerinden biri olduğu gerçeğinden hareketle verecek.
O zaman böyle sızmaların önü kapanmış olabilir.