Türkiye bir yeni siyaset miladı bekliyor.
Çünkü... Ekonomi yeniden yapılanıyor. Özerk kurumlarla yönetim de öyle... Hukuk, AB normlarına uyum yasalarıyla çağa yaklaştırılıyor.
Buna karşılık...
Siyasi yapılanmada yaprak kımıldamıyor.
Türkiye'ye siyasete "yeni yüzler, yeni nedenler, yeni yaşam" lazım.
Bu bağlamda; ölüm yıldönümünde andığımız Turgut Özal örneğini anımsayalım.
Turgut Özal'ın adını ilk kez l960'lı yıllarda dönemin 40 yaşındaki Başbakanı Demirel'den duydu Türkiye. Demirel "Turgut ve Korkut Özal... İki kardeş de dahidir" demişti.
Onu bu söylemde bulunmaya zorlayan neden Özallar ve kurdukları bürokrat ekibi için kullanılan "takunyalı biraderler" deyimiydi.
Turgut Özal DPT Müsteşarıydı. Korkut Özal Türkiye Petrolleri AO Genel Müdürü...
O zamanlar, bürokratların devlet dairelerinde toplu namaz görüntüleri alışılmış şey değildi. "İki kardeş ve onların göreve getirdiği takım, devlet kurumlarında paçaları sıvıyor; abdest alıyor, koridorlarda takunyalarla dolaşıyorlar" söylentileri, başkent siyaset kulislerinde malzemeydi.
Demirel'e bu iki takunyalı kardeşi görevden alması için çok baskılar oldu... Sonunda Demirel onlardan vazgeçemeyeceğini, ikisinin de birer dahi olduğunu söyledi.
Siyaset ve yönetimde "mühendisler süreci" böyle başladı.
O süreç ileride Prof. Nilüfer Göle'nin aynı adı taşıyan kitabında irdelenecek bir ekol oluşturdu.
Demirel'in 1971'e kadar başbakanlığı döneminde, Turgut Özal, onun sağ koluydu. Satın alma gücü yılda yüzde 6 artmıştı. Türkiye insanı yüzde 36 zenginleşmişti. Almanya'ya işçi gönderimiyle döviz rezervleri güvenli hale gelmişti.
Yıllar sonra Özal'la konuşurken "1970 devalüasyonunu yaptık. Döviz durumumuzu daha da sağlama aldık. Bir yıl sonrası için Türk Parasını Koruma Kanunu'nu kaldırıp, konvertibiliteye geçmeyi planladık... Ama 12 Mart askeri müdahalesi oldu. Ekonomi çöktü... Konvertibilite için neredeyse 20 yıl beklemek gerekti" diye anlatmıştı.
Müdahaleden sonra Özal ABD'ye gitti. Dünya Bankası'nda çalışmaya başladı. Ama aklı Türkiye'deydi.
Gene yıllar sonra bir söyleşimizde eski ve yıpranmış bir çantadan Demirel'e yazdığı mektupları çıkartıp okudu.
Mektuplar "ağbi" diye başlıyordu. Ekonomiyi düzeltmek için yapılmasını gerekli gördüğü köklü reformları anlatıyordu. Ekonomide milat sayılabilecek 24 Ocak kararları daha o mektuplarda yer almamıştı.
ABD dönüşü Özal takunyadan mokasene geçiş yapmıştı.
Özal İstanbul'da kısa süre Sabancılar'da yöneticiydi. Madeni eşya sektöründe kendi fabrikasını kurdu. Madeni Eşya İşverenleri Sendikası Başkanı oldu. Çok popülerdi...
O yılların bütün açık oturumları ve panellerinin yıldızı İSO'nun Başkanı cerbezeli Ertuğrul Soysal ile birlikte hep kürsülerdeydi. Tonton karizmasıyla anlattıkları zevkle dinleniyordu...
Demirel yeniden başbakan olduğunda, onu ekonominin başına getirdi...
Tam yetkiliydi. Demirel'e ABD'den yazdığı ekonomik devrimi hayata geçirdi.
24 Ocak eğer ekonominin miladıysa.
Bu dönüşümün müellifi Turgut Özal'dır.
Daha sonraki yılları herkes biliyor...
Artıları da eksileri de oldu.
Ekonomideki miladın yanı sıra özellikle 1987'den sonra hukuk ve etik alanda kötü milatlar da tarihe geçti.
Özal'ın teknik ve ekonomik donanımı hukuk, sosyoloji, siyaset felsefesi ile yeterince tamamlanmış değildi.
Ekonomik kazanımları, sık sık skandallar ve kirlenmeler, krizlerle bu yüzden yitirilmiştir denebilir.
Bankerler faciası, Civan olayı gibi kirlenmeler unutulmasın. Ardarda ekonomik krizlerin hala içindeyiz.
Ama...
Türkiye'nin devrimleri sayılırken, "24 Ocak'la başlayan süreç, yazgıyı değiştirmiştir" diye görülür.
Özal, "mühendisler ekolünün" son temsilcisiydi.
Türkiye, başka devrimlerin yaratıcısı olabilecek yeni siyaset profilinin ve ekolün doğum sancısında.