Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

BİR haber kanalı... Ünlü bir hukukçu... “Yargıtay’a ve Danıştay’a çok sayıda yeni daireler açılmış olmasına karşın hâlâ zaman zaman sadece 2-3 üyeyle karar alındığını” iddia ediyor.
Başka eleştirileri de oluyor.
Ve sunucu hanım söze giriyor:
“Ama... Türkiye’de güzel şeyler de oluyor!!”
Konuşma böyle noktalanıyor.
Hukukçunun iddialarıyla sunucunun söylemi arasında “ne alaka?”
Ama bu bir “resmi sözel üniforma!..”
Ben de aşağıda “Türkiye’de olan güzel şeylerden izlenimlerimi yazayım...”
Hafta sonu keyfi olsun.

Haberin Devamı

Sözel üniforma

GÜZEL BİR GECE
GÜZELLİK yarışmalarında jüri üyeliği zor zanaattır.
Önce...
20 güzel arasından 10’unu seçmek.
Sonuçlar açıklandıktan sonra ilk 10’un fonundaki görüntüler pek dikkat çekmez.
Çünkü spot ışıkları ilk 10’a odaklanmıştır.
Onlar birkaç adım öndedir.
Alkışlar onlaradır.
Kalanlar ise bir kısmının gözleri yaşlı kulise yönelirler.
Birkaç dakika önce sahneye gülümseyerek umutla girdikleri şık kapıdan kırık dönerler.
Onlara empati jüri üyesinin içini acıtır.
“Belki hata yapmış olabilirim” diye düşünür.
Sonra...
“Benim tek bir oyum zaten sonucu belirlemiyor ki...
Jüri çoğunluğunun iradesi demek böyle” diye vicdana merhem sürer.
Aslında...
Gerçekçi olmak gerekir.
“İlk 10’a giremeyenler güzelliklerinden kaybetmiş olmuyorlar ki...
Ruh güzelliği, kalp sıcaklığı ve kültür donanımıyla yaratanın hediyesi bu güzelliğin tadını ömür boyu çıkaracaklardır.”

İLK 4 SANCISI
İKİNCİ aşama daha da zordur.
Hem güzellerin arasında Türkiye’yi yer küredeki 4 yarışmada temsil edecek ilk 4 için tercihler yapmak...
Hem o 4 arasında sıralamayı belirlemek.
Sadece fizik değil.
Yürüyüş...
Beden dili...
Türkiye’yi temsil edeceği için yabancı dil bilgisi.
Sunucuların sorduğu sorulara cevaplar.
Bu bir harman...
Perşembe gecesine gelelim.
4’te 4 tutturdum.
Bu da “övünme” değil.
İçimi rahatlatıyor.
Ayrıca...
İlk 4’e giremeyenlerin hepsi için bir milat olacak geride kalan perşembe gecesi.
Çoğu kırmızı halılarda yürüyecek.
Daha şimdiden bazılarına 3-4 dizi teklifi birden geldi.

ATATÜRK’ÜN GÜZELİ
ACUN Ilıcalı’nın “Yok Böyle Dans” yarışmasına neden girmiştim?
Acun’u sevmemin yanı sıra o günlerde okuduğum bir gazete haberi de etkili olmuştu.
Habere göre “bir ilimizde dans dersleri vermek üzere stüdyo açmak başvurusu -şehrimiz insanları erkek ve kadının birbirlerine sarılmalarını düzenleyen bu gibi faaliyetlere olumlu gözle bakmaz- diye geri çevrilmişti.”
O ilde ve diğer illerde daha cumhuriyetin ilk yıllarından başlayarak balolar düzenlenirdi, dans edilirdi.
Ankara’da dansı Atatürk masasındaki konuklardan birinin eşiyle açardı.
İllerde ise dansı valilerin açması gelenekti.
Gazetedeki “dans stüdyosuna ret” haberini okumuş ve üzülmüştüm.
Acun’un programında bu duygularımı birkaç kez altını çizerek vurgulamıştım.
Atatürk döneminde Türkiye’nin ilk güzellik yarışması düzenlenmişti.
Birinci seçilen Keriman Halis hanımın başına aynı yıl dünya güzellik kraliçesi tacı da konulmuştu.
Güzellik yarışmalarını Atatürk’ün bıraktığı çağdaş izlerden biri olarak da algılamak gerek.
Tabii...
Çıtayı o yükseklikte tutarak...
Merhum Özcan Sandıkçıoğlu bu misyonu o anlayışla yüklenmişti, yıllarca sürdürdü.
Yaşamının son yıllarında fiilen oğlu Can Sandıkçıoğlu işin başındaydı.
Şimdi misyon onda.
Başarıyla götürmekte.