Bugün Abdülhamid Han'ın "şeker suyu" yorumuyla, Müslümanlığa karşı görmediği "şekerkamışı suyu"ndan yapılan "rom" adlı alkollü içeceği sevdiğini ŞEFFAF ODA'da izleyebilirsiniz.Biliyorum... Birileri hop oturup hop kalkacak, gene telefonlar, e-postalar yığılacak.Ama... Demokrasilerde tabu olmaması gerekir.Abdülhamid'in torunu ve Osmanlı ailesinin reisi Ertuğrul Osman Efendi'nin Atatürk ve Cumhuriyet için söyledikleri de sanıyorum birilerini fena halde rahatsız edecek.Bakınız neler söylüyor:"Her Türk'ün Atatürk'e büyük bir borcu vardır. Benim de var.Çünkü... Memleketi kurtaran O'dur.O gelmeseydi, halimiz ne olurdu bilemem.Bence Türkiye'de cumhuriyetin olması lazımdı..." Atatürk'ün son verdiği Osmanlı Devleti'nin hanedan mensubu, ülkeden sürdüğü Osmanoğlu ailesinin reisi söylüyor bunu.Dahası, Atatürk'ün son verdiği halifelik unvanını "alternatif tarihte" taşıyabilecek isim de o.Hâlâ Atatürk'e dil uzatabilenlerin kafalarına dank edebilir belki. Bugün ekrana, Abdülhamid'in torunu Ertuğrul Osman'la New York'taki evinde yapmış olduğum röportajdan bir bölüm yansıtıyorum. "Bıçak Sırtı"nda Fikret Kuşkan, Osmanlı hanedanından Orhan Ertuğrul'u oynuyor.Ne ilginçtir ki, "Cumhuriyetten sonra Osmanlı ailesinin yaşayan en büyük erkeği Osmanlı'yı temsil eder" ilkesi gereği bir önceki liderin adı Ertuğrul Orhan'dı. Haşarı bir adamdı. Artık yaşamıyor.Fikret Kuşkan da kendi deyimiyle ilk gençlik yıllarında "azgının önde gideni"ymiş.Ancak... Saray terbiyesinden geçmiş bir duruş-bakış-üslup kıvamı var.Bıçak Sırtı dizisindeki Orhan Ertuğrul rolü, üzerine ısmarlama kostüm gibi oturmuş.Fikret Kuşkan'ın anlattığına göre, konservatuvarda hocası Yıldız Kenter "Soylu bir halin var. Yalıda, köşkte mi oturuyorsun?" diye sormuş.Benzer bir soru, daha sonraki yıllarda Haldun Dormen'den gelmiş.Bilmediğim bir özelliğine ŞEFFAF ODA' da tanık oldum.Eşine yazdığı şiiri şarkı tadında okudu:"Canım canım güzel yarım / Biraz alçak biraz haylaz yarım / Kelebekler uçurttun sen / Uçma öyle yarım yarım / Fırlat gitsin kalbini / Sonsuz değil yaşam / Bırak uçsun bırak / Yer görmesin ayak parmakların" MAVİ KANLI KUŞKAN TAKVA'daki zikir ayini için bir büroda provalar yapılıyor.Dakikada 120 baş sallama vurgulu "Allah" adını yüksek sesle anmak, zikrin esası...Onlar zikir provası yaparken herhalde büronun bitişiğindeki komşular şüphelenmişler.Polise "irtica toplantısı" diye ihbar etmişler.Erkan Can ve zikir provası yapan figüranlara polis baskın yapmış.Ve... Komiser bir duvardaki Che Guevara posterine... Bir, yerdeki seccade üzerinde diz çökmüş elleri tespihli adamlara bakıyormuş. Kafası karışmış..."Komünist hücre evi" mi... "Cemaat evi" mi?Ancak yerde diz çökmüş tespihli topluluk arasındaki Erkan Can'la göz göze gelince jeton düşmüş.Bir kahkaha patlatmış."Aziz Nesin'lik olduk" diye söylenmiş. TAKVA, AZİZ NESİN'LİK... Beowulf efsanesini, Türkiye'nin en büyük perdesinde 3 boyutlu IMAX teknolojisiyle izledim.Müthiş bir deneyim. Özel gözlükleri taktık. Koltuğa kurulduk ve filmin başlamasıyla yerimden fırlar gibi oldum. Oklar ve kılıç gözüme gözüme geliyordu. Angelina'nın yılan kuyruğu gibi saçları kulağımı yalayarak kavisler çiziyor, sanki yüzümü okşuyordu. Taşlar, üzerime düşüyordu.İstinye Park'ta harikulade bir sinema geometrisine sahip salonda kristal gibi net ve 3 boyutlu görüntü, 12 bin wattlık özel dijital surround sesiyle bütünleştiğinde bize aynı mekânda olduğumuzu hissettiriyor.Bilgisayar animasyonlarıyla, Anthony Hopkins, John Malkovich ustalar ve Angelina Jolie güzelliği bir arada örülmüş.Efsaneyi, gerçekmişçesine yansıtıyorlar. Çocuk masalı sanılmasın. Bu, Danimarka efsanesi ama baba-oğul ilişkileri, babanın günahları ve günah çocuklarının canavarlaşması Shakespeare oyunlarının lezzetinde ve ondan esinler hissettiriyor.Bu film mutlaka görülmeli. ANGELINA'NIN SAÇI YÜZÜMÜ OKŞUYORDU Hayat üçbuçukla dört arasındadır. Ya üçbuçuk atarsın ya da dört dörtlük yaşarsın... HAYAT gunericivaoglu@milliyet.com.tr