'İnsani görevle' şimdi Lübnan'da BM Barış Gücü'nde yer alıyor. Lübnan ulusunun yeni bir savaşla "kırılmasını" önlemek, bu barış gücünün misyonu...Keşke... Yasama Meclisi de yanlışlığını düzeltecek bir karar alabilse...Ancak... Bu olasılık "yok" denebilecek kadar zayıf. Çağımızda "dış politika", genellikle iç politikanın oy hesapları ekseninde dönüyor.Lübnan nüfusunun yüzde 3'ü Ermeni kökenli...Lübnan'ın ekonomik ve entelektüel yaşamında da Ermeniler etkin..........................Bu nedenlerle "Sen benim atalarımı soykırımla suçlayan bir haksız kararı meclisine aldırtan ulussun. Senin yardımına gelmem için önce bu kararını düzelt" mesajı, bir tavır olabilirdi ama oyun, bunun çok daha ötesinde............................Şöyle ki...- AB, özellikle Ortadoğu ve Kafkaslar'da daha etkin bir aktör olmanın çabasındadır.Bunu, yöredeki "eli" konumundaki Türkiye ile yapabilir.Halk çoğunluğu Müslüman Türkiye'nin köprü konumu, AB'nin varlığını bu coğrafyaya taşımaktadır.- Barış gücünde, halkının çoğunluğu Müslüman olan Türkiye'nin bulunması, Arap ülkelerinin "barış gücü algılamasını" daha olumlu hale getirir.- Barış gücünde Türkiye'nin varlığı, Güney Lübnan'da çok etkin olan İran ve Suriye tepkilerinin önünü kesebilir.Bu iki devletin etki alanındaki Hizbullah'ın, barış gücüne karşı olası eylemlerini durdurur.Çünkü...Hem İran hem Suriye şu dönemde Türkiye ile iyi ilişkiler sürdürme politikasını benimsediler.İran'ın "nükleer güç", Suriye'nin "haydut devlet" konumları nedeniyle üzerlerinde ağır bir uluslararası baskı var.ABD'nin de tehdidi altındalar.Uluslararası platformda ve ABD'ye karşı çizgilerinde Türkiye'nin desteğine ihtiyaç duyuyorlar.- Ankara, "Lübnan'a asker göndermekle" PKK ve Kuzey Irak için sesini daha yüksek çıkarabileceğini görmüştür.- "Türkiye'nin, BM Güvenlik Konseyi'ne üyeliği" için de bir "artı" yakalamış sayılabilir.- Türkiye, hem Arap dünyası, hem İsrail, hem de ABD ve Batı ile bir yandan... İran ve Suriye ile öte yandan iyi ilişkiler içindedir.Böylece Türkiye'nin elinde "floş" bulunmaktadır. Bölgede daha güçlü bir aktör olmaya dönüşmek için Lübnan'a asker göndermek, bu kartların güvencesi altındadır.- Şiilik yükselişte... İran, Güney Irak'ta Şii yönetimin arkasında... Lübnan'da Hizbullah ile siyasallaştı. Mecliste, hükümette temsil ediliyor.Hizbullah'ın İsrail güçlerine karşı direnişiyle Şiiliğin prestij simgesi oluştu.İran ve Şiiliğin bölge dengelerini bozan bu yükselişi karşısında devreye başka ağırlıkların konulması gerekiyordu.En etkini Türkiye'dir.- Süper güç ABD ile ilişkilerde de Lübnan'a asker göndermek gerçekçi politikadır.........................Peki... Bunun eksileri hiç mi yok?.."Eksi" değil ama "risk" için "sıfır" denemez.Barış gücüne karşı bir Hizbullah saldırısı ya da bir çatışma, oradaki Türk gücünü de ateş içine sokabilir.Gerçi Türk birliğinin görev gücü arasında "Hizbullah'ı silahtan arındırmak, çatışmaya girmek, taraflardan birinin yanında yer almak" kesinlikle yok... Suriye ve İran ile bu iki ülke güdümündeki Hizbullah'ın, Türk birliğine tavır koymayacağı biliniyor ama hiçbir şey yüzde yüz garantili değildir. Çok küçük de olsa bir "risk" elbette var.Buna karşın, yarar beklentileri çok daha büyük.........................Not: Bu yazı için ASAM Ortadoğu Uzmanı Oytun Orhan'ın yazısından da yararlandım. Daha geniş bilgi için; Stratejik Analiz Ekim 2006. g.civaoglu@milliyet.com.tr Lübnan, "Türkleri, Ermenilere soykırım yapmakla" suçlayan ülkedir. Yani "insanlık suçuyla..." Tarihin ne ilginç bir dersidir ki... Türk askeri...