Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Abdullah Öcalan ve PKK, siyasallaşma sürecinde başarılı olabilir mi?
Pazartesi gecesi, Türk - Musevi Cemaati tarafından düzenlenen Cem Mansur yönetimindeki Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'nın konseri sonrası, gündemdeki konu buydu.
Stratejik bilgilere sahip uzmanların ortak yorumu şöyle:
"FKÖ lideri Yaser Arafat'ın arkasında, petrol zengini Arap kralları, diktatörleri ve şeyhleri vardı.
Onların, Avrupa ve ABD bankalarındaki yüzmilyarlarca dolarlık hesapları...
Avrupa ve ABD'den yüzmilyarlarca dolarlık ithalat güçleri vardı.
Vanalarını elinde tuttukları Batı'nın hayat suyu petrol, Yaser Arafat'a uluslararası bir güç kazandırıyordu.
Abdullah Öcalan'ın arkasında kim var?
Hangi güç var?
Terör vurkaçlarıyla, potansiyel tehditleriyle, adını duyurmak başka, uluslararası siyasi platformda yer edinmek başka.
Yaser Arafat'ın harikulade tarihi şansı, Yahudilere karşı İslam dayanışması başlığı altında, müthiş petrol ve para gücüyle desteklenmiş olmasıdır.
Suriye'den çıktıktan sonra, bakınız Rusya'da kalamadı.
İtalya, bir yolunu bulup kurtulsa, bayram yapacak.
Almanya, hala Öcalan'ı istemek için resmen başvuru yapmış değil.
Hiçbir uygar Batı ülkesi, başına bu belayı almak istemiyor.
Üstelik...
FKÖ, Batı Şeria ve Gazne yörelerinin İsrail işgali altında olduğunu iddia ediyordu.
Türkiye ise, Lozan Antlaşması ile tanınmış Misak - ı Milli hudutları içindeki kendi topraklarına sahiptir.
Apo ve PKK, ne topraklarının işgal altında olduğunu iddia edebilir... Ne de uluslararası platformda topraklarının iadesini isteyecek statüye sahip olabilir."


Bonn'dan aldığımız izlenimler, bu yorumu - hiç değilse şu aşamada -doğrulamakta.
Çünkü...
Almanya, hala Roma'dan Abdullah Öcalan'ı istemiş değil.
Oysa...
Karlsruhe Federal Mahkemesi, Ocak 1999'da, Abdullah Öcalan için gıyabi tutuklama kararı vermişti.
Karar, İçişleri Bakanlığı'na bildirilmiş ve federal devlet, İçişleri Bakanlığı'ndan, Öcalan için Interpol, 6 - 92 sayılı kırmızı bülteni çıkarmıştı.
Suçlarından biri, terör örgütü üyesi olmak...
Cezası, en az 10 yıl hapis.
Diğer suçu, ölüme azmettirmek... Cezası, 30 yıl hapis.
Yani...
Almanya, Abdullah Öcalan'ı, Roma'dan isteyebilir.
Alabilir.
Almanya'ya getirildiği takdirde - hakkında kesinleşmiş mahkeme kararı nedeniyle - Abdullah Öcalan'ın en az 30 yıl hapis yatması gerekiyor.
Bu nedenle, siyasi sığınma hakkı isteyemez.
Ancak...
Aldığımız bilgilere göre, Federal Almanya ülkesinde yaklaşık 70 bin kadar sempatizan bulunduğu gerekçesiyle, başına dert almak istemiyor.
Abdullah Öcalan'ı hapse koyduğunda, eylemlerden, açlık grevlerinden, kan akmasından kaygılı.
O nedenle, Adalet Bakanlığı dosya düzenleyip, Roma'ya henüz başvurmuş değil.
Alman hükümeti, zaman kazanma çabasında.
Eğer, bu arada İtalya, Öcalan'a siyasi sığınma hakkı verirse, Almanya, artık - teoride bu hakkın varlığı sürse bile - Öcalan'ı isteyemeyeceği gibi bir gerekçe arkasına sığınabilir.
Fakat...
İtalya'nın da başına bu derdi alması için görünür bir nedeni yok.
Almanya - şimdilik - Apo'yu istemedi.
Roma'da, "Apo'nun siyasi sığınma isteğinin mi" yoksa "Türkiye'nin iade isteğinin mi önce alınacağı" ve "hangi karara öncelik tanınacağı" bilinmiyor.
Ankara'daki İtalya Büyükelçisi ile İtalya Dışişleri Bakanı'nın, Cem'e sözleri bile birbirini tutmuyor.

Önemli olan, gelişmeleri sınırların ötesindeki odaklara endekslemek yerine, ağarlık koymak ve gündemi belirlemek.
Türkiye, büyük bir ülke.
Dikkate alınması gereken büyük bir ekonomik güç.
Askeri ve stratejik önemi, ABD ve diğer büyüklerle bağlantıları var.
Arkasında, bir zamanlar Yaser Arafat'ın sahip olduğu güçlü rüzgarlara ve toprak haklarına sahip olmayan bir Öcalan'la Türkiye, aynı terazide tartılamaz.
Yeter ki...
Zaaf göstermeyelim.
Ayağımızı sağlam basalım.
İdam cezasından, insan hakları iddialarına kadar, bir dizi çağdaş ölçütlerde kalibremizi düşürmeyelim.

En önemlisi, Abdullah Öcalan'ın Roma'da yazgısı hazırlanırken, Misak - ı Milli hudutları içinde kendi insanlarımızı karşı karşıya getirmeyi amaçlayan sinsi ve kara tezgahlara karşı dikkatli olmamızdır.
Oyuna gelmeyelim.
Gazi Mahallesi'nde, Yeni Bosna'da ve dün de Beyoğlu'nda, Abdullah Öcalan'a destek sloganları atarak sokak gösterileri yapan az sayıda gruplar, dinamit gibi tehlikeliydiler.
Bu tür gösterilere karşı tepkiler ve "bırakın öldürelim" haykırışları, gerilimin tırmanabileceğinin alarmıdır.
Türkiye'yi bölmek çabalarının kaba ve apaçık senaryolarına karşı serinkanlı, sağduyulu ve birbirimize karşı sevecen olmalıyız.
Irkçılık, tarihin vampiri olarak, küllerinden yeniden doğma şansını elde etmemeli.




Yazara E-Posta: g.civaoglu@milliyet.com.tr