Onu durdurmak ve bozulan Avrupa dengesini yeniden düzenlemek üzere İngiltere, Avusturya, Prusya ve Rusya, "European Concert" (Avrupa Korosu)'nda birleşmişlerdi.Viyana Kongresi'ni izleyen bu birlik, sonraki yıllarda genişledi. Asıl hedefi olan Fransa'yı bile içine aldı.Avrupa'nın neredeyse beşte birini kendi sınırlarında bulunduran Osmanlı Devleti ise, bu koronun dışında bırakılmıştı. "TÜRKİYE'NİN SİYASİ İNTİHARI YENİ-OSMANLI TUZAĞI"(*) adlı kitapta geçmişle bugünler arasında paralel kuruluyor.2007 Avrupa'sında tüm ülkeler AB üyesi olurken, Türkiye'nin yarım yüzyıldır bekleme odasında oturtulmasını bir de Viyana Korosu'nu dinleyerek düşünmekte fayda var.Acaba hep aynı Avrupalı mantığı mı?Öyle de olsa Türkiye, AB tam üyeliği hedefinden hiç sapma yapmaksızın ince uzun zorlu yolda yürüyüşünü sürdürmelidir. Kendi demokrasi ve ekonomi standartları çıtasını AB ölçütlerine yükseltmelidir.Tam üyelik zamanı geldiğinde belki AB olmaz, belki de AB, 9. Senfoni'yi Türkiye'yle ilişkilerinde esas alabilir ve kendi arasında "Viyana Korosu"nun eski taş plağını dinlemekten vazgeçebilir.Önemli olan, Türkiye'nin performansıdır............................(*) Cengiz Özakıncı/Türkiye'nin Siyasi İntiharı Yeni-Osmanlı Tuzağı/Otopsi Yayınları/9. Basım/Ocak 2007. Napolyon, Avrupa'daki tüm krallıkları devirmeye ve Fransa'nın Avrupa'ya egemen olmasına odaklanmıştı. Ordularıyla kan ve dehşet coğrafyası oluşturmuştu. O yıllarda Avrupa basınında "Avrupalılar Dinletisi Konseri" yazısıyla yayınlanan karikatürde Osmanlı bir ayağı topal ve koltuk değnekli, gözü bağlı, kolu alçıda fesli bir yaşlı adam olarak gösteriliyor. Diğer ülkeler çeşitli enstrümanlar çalıyor, küçük çocuklar olarak gösterilen Balkan Ülkeleri ve Yunanistan da bu yaşlı adamla dalga geçiyorlar. Bir süperstarın doğum günü partisi nasıl olur?Herhalde büyük ve fiyakalı bir lüks gece kulübünün kapatıldığını, şampanyaların su gibi aktığını, şıklık yarışının sergilendiğini, pırlanta ışıltılarıyla gözlerin kamaştığını düşünenler çoktur.Süperstar Ajda Pekkan çok yakın 8-10 dostuyla bir arkadaşının evinde girdi yeni yaşına... Üstünde eşofmanlar, evde giyilen ve sıcak tutan yumuşacık çizme terlikler...Her zaman onun yanında olan dostlarıyla birlikte şarap içti, peynir, üzüm ve ceviz yedi. Müzik setinde onun en güzel şarkıları dönüyordu, Ajda da bazen söylüyordu.Sonra bir pasta... Mumlar... "İyi ki doğdun" kucaklaşmaları...Birkaç kez telefon konuşması... Ve gönül dostluklarıyla akan geceden sonra evine doğru yola çıkışı... Konfüçyus'un "Sadelik en güzel mücevherdir" söylemini anımsadım.Magazin sayfaları "başka bir Ajda" imajı yansıtsa da, süperstar doğum günü işte bu... İYİ Kİ DOĞDUN AJDA Dün Almanya'dan Türkçe haberleri dinlerken gülümsedim.Almanya'da 10 binlerce erkek, bebeklerinin DNA testiyle gerçek baba olup olmadıklarını araştırıyorlarmış.Bir "gerçek babalık" paranoya dalgası yükselmiş.İstatistiklere göre, bebeğinin DNA testini yaptıran her 20 Alman erkeğinden biri, "Gerçek baba siz değilsiniz" cevabına tosluyormuş.Yüksek bir oran...Çocuklar tarafından bakarsanız, her 20 çocuktan 1'inin de gerçek babası değil.Belki zaman gelecek ve gerçek babası onu okulda, parkta izleyecek, onunla konuşacak... Ve belki de çocuk, annesine eski Türk filmlerinde olduğu gibi "Bu amcaya baba diyebilir miyim?" diye soracak.Bir şey daha... Kuşkulu babalar, bu DNA testini de eşlerine çaktırmadan bebeğin saç telini, tırnağından kesilmiş küçücük bir parçayı alarak yaptırıyorlar.Ancak... Almanya Yüksek Mahkemesi böyle mahkeme kararı olmadan yapılan DNA testini kanıt olarak kabul etmiyor.Yani... Bile bile lades... gunericivaoglu@milliyet.com.tr 20'DE 1...