Taşlar oynuyor"Haklı olmak" kadar
"haklı kalmak" da önemlidir.
Dün, çevik polisin
İstanbul ve
Bursa'daki gösteri yürüyüşlerini böyle yorumlamalıyız.
Bir süredir... Polis, neredeyse hedef haline getirildiği kuşkularıyla rahatsız.
Oysa...
Daha yakın zamanlara kadar çeteleri, bölücü kalkışımları, şiddet örgütlerini, şeriat adına katliam cemaatlerini çökertirken vatandaşlar tarafından alkışlanmaktaydı.
Çatışmalar sonrası halk ayran, çay, sandviç sunmaktaydı. Onları kucaklamaktaydı.
Kabaran dalgaTürkiye'de büyük kentler, dünya metropolleri arasında en güvenli olanlar düzeyindedir.
Kırsal kesimlerde
Silahlı Kuvvetler'in yanı sıra
polis özel timleri, güveni sağlamıştır.
En zor koşullarda ve ölümle burun buruna yaşayan onlardır.
10 yıldır,
İstanbul'da polis için tek bir lojman yapılmamıştır.
Polisler, eşleri ve çocuklarıyla birlikte, terör örgütlerinin yoğunlaştığı gecekondu mahallelerinde sürekli tehdit altında yaşamaktadır.
Ortalama aylık ücretleri,
sadece 286 milyon liradır.
Zaten, burunlarından solurken... Ne olduğu belirsiz son affın hükümlerindeki çifte standart nedeniyle, kendilerini hançerlenmiş hissetmektedir.
Hapishanelerdeki örgütlerle pazarlık yapıldığı gibi izlenimler, onların içlerinde fırtınalar estirmiştir.
Bütün bu olumsuz birikimlerle oluşan gerilim, önceki gece
çevik kuvvet aracının bombalanması, 2 polisin kalleşçe şehit edilmeleri ve
12 polisin de yaralanmasıyla patlama yapmıştır.
İzahı zor Duygularında haksız değiller.
Ama... Ya tepkilerini dışa vuruş şeklinde?
O sorunun cevabı için bir kez daha yineleyelim:
"Haklı olmak kadar haklı kalmak da önemlidir".
Binlerce polis, dün izinsiz gösteri yürüyüşü yapmıştır. Devlet memuru olarak
"siyasi sloganlar" atmışlardır... Bu eylemlerini, yasaların hangi maddesine sığdırabilirler?
Yarınlarda, başka yasa dışı gösteri yürüyüşlerini dağıtmakla görevli olduklarında, kendilerini nasıl hissedecekler?
Dün onlar
İstanbul'da,
Bursa'da yürürken,
Ankara'da gene çevik kuvvet mensubu olan arkadaşları, bir başka yasa dışı gösteri yürüyüşünü dağıtıyorlardı.
"Eğer gösteri yürüyüşü suçsa, polis İstanbul'da nasıl yapıyor? Suç değilse, Ankara'da neden dağıtıyor" sorusu, havada kalmayacak mı?
Polise hiç kimseden korkmadan, hiçbir siyasi ve iktisadi güç önünde eğilmeden görev yapmaları için güvence veren
İçişleri Bakanı Tantan'a ve onlara kanat geren
Genel Müdürlerine, yöneticilerine haksızlık yapmadılar mı?
Keşke Elbette toplumun her kesimi gibi
"gösteri yapmak" polisin de hakkı olmalıdır.
Kendini ifade etmelidir.
Sesini duyurmalıdır.
Ama... Keşke bunu resmi kuruluşlardan gerekli izni alarak yapsalardı.
Duygularını ve sorunlarını
Türkiye vitrinine ağırbaşlı, sağduyulu bir gösteri yürüyüşü manzarasıyla koyabilselerdi.
Hele,
kalleşçe şehit edilen 2 polisimizin cenaze törenleriyle aynı günde, duyarlı ve üzgün kamuoyu için bu eylem, çok daha derinlik ve etkinlik kazanırdı. Haklı kalabilirdi.
Dünkü gibi bazı onaylanamaz görüntüleri olsa da
Türkiye'nin başka polisi yok.
Elbette, yanlışları gösterelim... Eleştirelim... Ama, kurumu yıpratmayalım.
Türkiye'de siyaset ve ekonomi zirvelerindeki kurumlar arası ilişkilerde zaten bütün taşlar yerinden oynamışken, bu son polis yürüyüşü, duyulan kaygıları daha da arttırdı.