Adalet Bakanı Hasan Denizkurdu, idam cezasının kaldırılması için tasarı metnini hazırladı.
Bakanlar Kurulu'na getirilmeden önce, bir kuşkusunu son kez gidermek üzere, Anayasa hukukçularıyla konuştu.
Acaba...
Abdullah Öcalan, 10 yılı özel statülü olmak üzere, 30 yıl hapiste yatma durumunda iken, genel ya da kısmi af ilan edilse... Anayasa Mahkemesi, Anayasa'nın - genellik ve eşitlik - ilkeleri gereğince, Öcalan'ın da bu kapsama alınması yolunda karar verebilir miydi?
1974'te, Türkiye, böyle bir hukuk deneyimi geçirmişti.
Anayasa Mahkemesi'nin bir maddeyi iptal kararıyla, terör suçluları da af kapsamına girmişlerdi.
Denizkurdu, o deneyimin tekrar yaşanmayacağı güvencesini aldı.
Çünkü...
Anayasa'nın 87. maddesiyle düzenlenen, TBMM'nin af yetkisine, 14. madde kapsamındaki "ülkeyi ve toplumu bölme suçları" için kısıtlama getirmiştir.
Yani...
Bölücülük suçları için, TBMM'nin kısmi ya da genel af çıkarma yetkisi yoktur.
Bütün partiler, bu yasanın ekspres geçmesi için destek veriyorlar.
Yurtdışında bulunan mafya babalarını ve başta Abdullah Öcalan olmak üzere, teröristlerin Türkiye'ye teslimi için idam cezasının kalkması Türkiye'nin elini kuvvetlendiriyor.
Suçluların iadesi için çok daha geçerli bir hukuk platformunda olacağız.
Mehmet Ali Ağca'nın dahi, İtalya'daki cezasını doldurduktan sonra, Türkiye'ye teslimi - teorik olarak - mümkün.
Denizkurdu'nu, söylemini, süratle eyleme dönüştürdüğü için kutluyoruz.
Bu arada, okuyuculardan, izleyicilerden e - mail, faks, telefon mesajları alıyoruz:
"Bizim yakınlarımızı öldürenlerin idam cezalarını kaldırmak için, devlet bize soruyor mu?"
Doğrudur.
Ateş, düştüğü yeri yakar.
Ancak...
Zaten son 15 yıldır, Türkiye'de idam cezası fiilen uygulanmıyor.
Bu nedenle, acılarının hiç değilse 30 bin kişinin ölümü sorumlusunun Türkiye'ye getirilmesiyle, ulusal vicdana katkısıyla, belki biraz olsun teselli bulması düşünülebilir.
Ancak...
"İdam cezasının kalkması Abdullah Öcalan'ı Türkiye'ye iade ettirecek tek etkendir" sanılmamalı.
Çok önemli bir katkı sağlayacaktır ama İtalya'da rüzgarların tamamen bizim lehimize esmediğini de görmeliyiz.
Başbakan, gençlik yıllarında eylem koyan eski bir komünist.
Adalet Bakanlığı Müsteşarı da öyle.
Hatta...
"Öcalan'a siyasi sığınma hakkının verilebileceğini" dahi, söylüyorlar.
İtalyan dışişleri ve milli savunma bakanlarının da, Cem ve Sezgin'e çok fazla umut verdikleri - henüz -söylenemez.
Bu durumda, Türkiye'nin sonuç alması için, siyasi iradenin İtalya'ya çok güçlü yansıması gerekir.
Hukuk, tek başına her zaman yeterli olmayabiliyor.
Abdullah Öcalan, şu konumuyla İtalya'nın da kabusu.
Yeter ki, İtalya'da ve uluslararası kamuoyunda, Türkiye gerekli vitrini çizebilsin.
Türkiye'ye gelince...
CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tanla, araştırma kurumu PİAR'ın Başkanı'dır.
Hafta sonu boyunca, toplumun nabzını tuttu.
Kurmaylarıyla, değerlendirmeler yaptı.
Baykal'a şu mesajı verdi:
"Kamuoyunda, Apo'ya ve PKK'ya karşı her geçen gün daha artan öfke, nefret ve tepki var.
Suriye'nin, Türkiye'den gelen baskılara boyun eğerek, PKK örgütünü ve liderini ülkesinden dışlaması...
Rusya'nın, Öcalan'ı topraklarında barındırmama kararı, kamuoyunun gururunu okşamıştır.
Konu, milli bir dava niteliği kazanmıştır.
Kamuoyu, bu ortamda, daha fazla öne çıkacak, daha farklı bir olay görmek ve duymak istemiyor."
Tanla'nın saptamalarına göre, "yeni bir hükümetin hemen kurulamayacağı, uzun bir belirsizlik süreci, toplumu tedirgin etmektedir."
Ve, CHP'nin, Apo ve PKK olayında, bu bağlamda önalan bazı tavırlar koyacağına işaret etmeliyim.
Örneğin...
Meclis'ten, Apo ve PKK'ya karşı iade istemleri için bütün partilerden ittifakla destek kararı çıkarılması.
Ölüm cezasının kaldırılması yasasına destek...
İtalya'daki sol partilere ve Sosyalist International'e, CHP'den heyetler göndermek.
Hükümetin düşürülmesi ve doğabilecek belirsizlik konusunda ise, hem CHP hem diğer partilerde kamuoyu gözleniyor.
FP, DYP ve CHP, bu konuda belirsizlik olasılığının, "Demirel'in liderlerle yapacağı uzun turlar yerine, süratle kurulacak bir geniş tabanlı hükümetle aşılabileceği" kanısındalar.
Dirsek temaslarının ortaya koyduğu başbakan adayı, Meclis Başkanı Hikmet Çetin.
Anavatan ve DSP ise, hükümeti bırakmıyor.
Ama...
Düşürülürlerse, - açıkça ifade etmeseler de - bunun kendilerine yarayabileceği kanısı, seziliyor.
Keşke, Apo ve PKK konusunda, toplumun bir volkan haline geldiği ve öfke lavının nasıl kavurucu olacağı görülebilse.
Yazara E-Posta: g.civaoglu@milliyet.com.tr