Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Güneri CIVAOĞLU

Belçika'da ve Fransa'daki Türk lokanta sahiplerinden yankılar geliyor:
"Kapılarımıza - BU RESTORANA ALMANLAR GİREMEZ - diye yazılar asmak istiyoruz. Bunun bize yasal cezasının ne olacağını biliyoruz. Umurumuzda değil.
Ama...
Türkiye'ye zarar verir miyiz?"
Avrupa'
da yaşayan Türkler, barut yığını gibi.
Bir kıvılcımla patlayacaklar.
Avrupa Birliği zirvesinde Türkiye'nin dışlanmasından Almanya'yı sorumlu tutuyorlar.
Avrupa'
daki Büyükelçilerimizin telefonları kitlenmiş durumda.
Fakslar yağıyor.
Örneğin...
Avrupa'da Danimarka'nın nüfusundan fazlayız.
Avrupa'da başarılı olmuş, bulundukları ülkelerin en üst sıralarına gelmiş işadamlarından ise şöyle öneriler geliyor:
"Bulunduğumuz ülkenin dişli parlamenterlerini ve saygın gazetelerinin başyazarlarını, ünlü sanatçılarını, sözü geçen işadamlarını biraraya getirelim.
Büyük bir açık oturum düzenleyelim."
Bu heyecan, müthiş bir elektriklenmeyi yansıtıyor.

Türkiye'nin nabzı da yüksek atıyor.
Almanya, bu tepkilerin - öncelikli - odak noktası.
Sokaktaki vatandaş, Avrupa'ya bir şamar atılması özleminde.
Herkesin tepesi atmış durumda.
Bu açıdan bakarsak, Mesut Yılmaz'ın gazete manşetlerine geçen "TARİHİ REST" tavrı, yüreklere su serpmiştir.
Bir "ohhh" çektirtmiştir.
İç politikada herhalde prim yapacaktır.
Avrupa Birliği'ne tam üye olmayı becerememiş, üstelik bir de aşağılanmış durumun sorumlusu gibi görünmek hiç hoş değil. Oysa, ayranı kabarmış milletin öfkesini boşaltan bir şamar indirmek, elbette "siyaseten" puan kazandırır.

Ancak...
İhtiyatlıyız.
Şöyle ki:
1- Yılmaz, gerçekten 6 ay sonrayı, yani bir diğer Avrupa Birliği zirvesini zaman limiti koyarak, "bizi o zamana kadar tam üye ilan etmezseniz, tam üyelik başvurumuzu geri çekeriz" gibi katı ve dönüşü olmayan bir mesaj verdi mi?
Geziye katılan ve bu haberi yansıtan gazeteci arkadaşlarımız, mesleğin deneyimli ve güvenilir isimleridir.
Üstelik...
Yılmaz'ın, "beni Çiller'le karıştırmayın. Sözümü tutarım" ifadesi kuşkuları gideriyor.
2- Eğer öyleyse...
Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in "ben bu sözleri söylerken, Sayın Başbakan'ın yanındaydım. - Başvuruyu geri alırız - değil, - alabiliriz - dedi" sözleri de dikkat çekicidir.
Telefonla konuştuğum Cem, "belki yanılmış olabileceğini, ama, sözleri böyle algıladığını" söyledi.
3- Bülent Ecevit ve Hüsamettin Cindoruk, ortak Hükümetin diğer partilerinin liderleridir.
Onlara göre, "Yılmaz'ın bu açıklaması, Bakanlar Kurulu'nda görüşülmemiştir." İkisinin de, açıklamanın bu haliyle arkasında durmadıkları apaçık görünmekte.
Başbakan Yardımcısı Ecevit, "Sayın Yılmaz, Hükümetin önündeki seçeneklerden biri olarak bunu söylemiştir" diyor.
Yani...
"Kararlaştırılmış bir tavır yok. Olası seçeneklerden biri Başbakan tarafından dile getirilmiş, hadise bundan ibaret." mesajını veriyor.
Gerçek, önümüzdeki günlerde daha netleşir.
Aydınlanır.
Ancak...
Bu haliyle, zaten yaptırım gücünden ağırlık kaybetmiş gibidir.
Çünkü...
Görüldüğü gibi, Bakanlar Kurulu kararı değil.
Ayrıca...
Ortak Hükümetin diğer parti liderleri tarafından da paylaşılmıyor.
Arkasında durmuyorlar.
Nitekim...
Dün Kopenhag'da yapılan AGİK toplantısında, İsmail Cem'e Avrupalılardan, Yılmaz'ın tavrına hiçbir tepki ya da yankı gelmedi.
"Bu sözleri sanki işitmemiş, bu restin muhatabı olmamış" gibiydiler.

Buna karşın...
Avrupa'nın bazı gerçekleri iyi bilmesi gerekir.
Önerdikleri koşullarla, Avrupa Konferansı'na katılmayı kabul etmek, Türkiye'de kurulmuş ve kurulacak hiç bir hükümetin gücü içinde değildir.
Örneğin...
Şu madde:
"Avrupa Konferansı'na katılırsanız, Kıbrıs - Rum yönetimiyle adanın Avrupa Birliği'ne tam üyelik müzakerelerine başlamasına veto kullanmamayı kabul etmiş sayılırsınız."
"Kıbrıs'ı satan"
böyle bir maddeye rağmen, Mart'ta, Avrupa Konferansı'na hiçbir hükümet katılmaz.
O nedenledir ki...
Dışişlerinin tavsiyesi ve Bakanlar Kurulu'nun kararı "Avrupa Konferansı'na katılmayı red" idi.
Haklıydı.
Etkiliydi.
Öte yandan, Avrupa Birliği'ne tam üyelik kararımızı geri almak açıklaması da, belki ilerideki gelişmelere endekslenen bir takvimde, gene haklı ve doğru olabilir.
Ama...
Uçak yakıt ikmali yaparken, alelacele, ayaküstü ve de hükümet ortaklarıyla mutabakat sağlanmadan değil...
Yılmaz, yanında Ecevit, Cem (belki Gürel), DTP'yi temsilen Sezgin'in yer aldığı bir basın toplantısında, Bakanlar Kurulu kararını yansıtarak kamuoyuna duyurmalıydı.
Kamu kesiminde zamların 6 ay dondurulacağının açıklanması gibi, zaman ve mekan özürlü bir görüntü, bu açıklamayı da ağırlıklı olmaktan uzaklaştırıyor.



Yazara EmailG.Civaoglu@milliyet.com.tr