Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Anayasa Mahkemesi’ne AKP için kapatma davası açıldığında “En kısa zamanda karar verilmeli” diye yazmıştım.
İktidar yanlısı kimileri buna takılmıştı ama sonra hepsi aynı çizgiye geldiler.
Şimdi de “Ergenekon davası ciddiyet sürecinde ve mümkün olan en kısa zamanda sonuçlanmalı” inancındayım.
O kadar çok kişi gri bölgede bırakıldı ki...
Adalet, “ak” ve “kara” olanları süratle belirlemeli.
Ergenekon iddianamesinden medyaya yansımalar “tiyatro maskları” gibi bazen dehşet veriyor, bazen de tebessüm.
Doğru mu bilemem ama “Sabancı cinayetinin de Ergenekon tarafından gerçekleştirildiği ve Dev Sol’un vitrine konulduğu“ iddiası gerçekten dehşet verici.
Ama gene aynı iddialar içinde katillerin ve Belçika’ya kaçan kat görevlisi Fehriye Erdal’ın 2 gece Rahmi Koç’un Pendik’teki özel adasında kaldıkları, hatta “bunun Rahmi Koç’un bilgisi dahilinde yapıldığı yolundaki“ ima güldürdü.

Haberin Devamı
Tiyatro maskları gibi

Böyle bir hikâyede Rahmi Koç’un izini aramak için müthiş bir cinayet, terör ve komplo romancısı olmak gerek.
Böyle bir kitap inandırıcı olmaz ama yok satar.
Tatile çıkarken, bir kısım medyada, gazeteciliğimin ilk yıllarından beri tanıdığım Mustafa Özkan için de iddiaları okumuş aynı duyguları yaşamıştım. Onunla parlamento muhabirliği yaparken, yıllarca Meclis koridorlarında birlikte haber kovaladık.
Yakın arkadaşlığımız İstanbul’da da devam etti.
Mustafa’nın demokrasi dışında tek söylemine, tek ilişkisine tanık olmadım.
Tam tersine... “Tatlısu kahramanlığı” yaparak değil, keskin cuntalara net tavır koyarak demokrasi çizgisinde kaldı.
Örneğin... 12 Mart muhtırası tepemizde Demokles’in kılıcı gibi asılıyken, dönemin en güçlü adamı Org. Faruk Gürler’in cumhurbaşkanı seçilmesine karşı yayınlar yapıyordu.
Hepimizi atlatan Demirel ile dönemin Genelkurmay Başkanı Semih Sancar’ın bu konudaki mutabakatını gene Özkan’dan dinlemiştik.
Özkan, sahibi olduğu gazetelerde, muhtırayla devrilen Demirel’i destekleyen yayınlar yapıyordu.
12 Eylül ihtilali sürecinde de aynı demokrat çizgiyi sürdürdü.
Referandum öncesi evinde “Anayasa’ya hayır” mesajını yansıtmak üzere ve yasaklı politikacıların davetli olduğu büyük bir yemek vermiş, şimşekleri üzerine çekmişti.
Mustafa gazetecidir, şimdi aktif değil ama kanında hep gazetecilik tutkusu dolaşır.
Her çevreden dostları, ilişkileri vardır. Her yıl Ankara kökenli gazeteci arkadaşlarını bir araya getirir. Birlikte yer içer, anılarımızı tazeleriz.
Son yıllarda geçirdiği ciddi bazı sağlık sorunları olmasa belki gene gazete çıkarırdı ve anında gereken cevapları verirdi. Ne yazık ki, gönderdiği açıklamalar bahanelerle yayımlanmıyor.
Bu durumda ihtiyacı olduğundan değil ama gerekli olduğundan, yazmak, onu tanıyan arkadaşlarına düşüyor.

Tiyatro maskları gibi

Diz çökerim

ÖTEKİ BODRUM
Bodrum’u sadece beach’lerde “görmek ve görünmek” eksenli... Barlarda kimin elinin kimin cebinde olduğu belli olmayan çılgınlıklar sanmak yanlış olur.
Antik Tiyatro’daki konserler, Kale’de bale, Gümüşlük’te klasik müzik festivalleri, resim ve heykel sergileri, sayıları 100’ü bulan sosyal ve sanatsal etkinlik kulüpleri, hemen her hafta düzenlenen yelken yarışları, hatta organik odaklı gurme kulübü, SPA merkezleri, çok az kişinin bildiği eski taş evlerde köy yaşamı ve 1 milyon ağaçlı botanik bahçesi, golf sahasıyla bambaşka bir Bodrum da var.
Bunlar magazin sayfalarına yansımaz.
O nedenle “Bodrum”, adeta “bedroom” gibi algılanır.
Gerçi onlar da var ama ötekiler de ıskalanmasın.
Sadece geçen hafta 3 resim sergisi birden gördüm.
Herhalde göremediğim en az 10 sergi daha vardır.
The Marmara’da Remzi İren - Hikmet Çetinkaya resim ve heykelleri sergileniyor.
Resimlerin, heykellerin üzerinde kırmızı noktaları gördükçe ayrı bir zevk alıyorum.
Sadece görülmeleri değil, satın alındıklarını da gösteren kırmızı noktaların tüm sergilerde ve galerilerde çoğalması dileğiyle...