BU gidişle TL para liginde “pivot” oyuncu olacak.
Yükseldikçe yükseliyor.
Kara mizah bir yana...
Dolar 2.60’ı da gördü.
Hatta aştı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’yı hedef alan söylemleri mi sebep?
Bu gerekçeyi dile getirenlerin sayısı az değil.
Belki nedenlerden biridir ama bunu “tek ve asıl neden göstermek” sığ bakıştır.
Sadece Brezilya’ya bakarak bir mukayese bile hadisenin Türkiye’ye özgü olmadığını, “küreselliğini” ortaya koyar.
Yılbaşından bu yana TL dolar karşısında yüzde 10 değer kaybetti.
İki ayda yüzde 10 düşüş düpedüz “devalüasyondur.”
Ama...
Brezilya Reali yılbaşından bu yana yüzde 15’in üzerinde değer kaybetti.
Brezilya’da devlet başkanıyla Merkez Bankası Başkanı arasında “para politikaları” ekseninde bir tartışma falan yok.
Fakat gene de 2 ay içinde yüzde 15’in üzerinde devalüasyon.
Demek “küresel” dinamikler devrede.
Türkiye de, Brezilya ve birkaç ülkeyle “kırılgan ekonomiler” demetinde.
Paralarının son iki ay da ciddi değer kayıplarına uğraması bunun kanıtı.
........................
AVRUPA ligi de parlak değil. Euro, dolar karşısında 1.10’a geriledi.
Şimdiden “1 Dolar = 1 Euro” öngörüleri dolaşıma girdi bile.
O takdirde Türkiye ekonomisinde hiçbir olumsuzluk kaydedilmese ve Cumhurbaşkanı Erdoğan Merkez Bankası para politikalarıyla ilgili tek kelime etmese bile hesaplamalara göre doların değeri 2.60’dan 2.80’e çıkabilir.
Hatta “3 TL’yi” bile telaffuz edenler var.
Neyse...
Abartmayalım.
2.80 bile hayli yüksek.
..........................
GENE de “enseyi karartmamak” lazım. Türkiye’de bankalar bu gelişmeleri -kendi risk hesapları içinde- öngörmüşlerdi.
Hazırlıksız değiller.
Gerçi devletin dış borçları yüksek olmasa da özel bankaların ve özel sektörün hayli kabarık ama sadece rakamlara bakmak yetmez.
Rakamların satır araları da okunmalı.
O yüksek görünen “özel sektör dış borçlarının” hiç de küçümsenmeyecek bir bölümü aslında “gerçek borç” değil.
Yurtdışındaki kendi parasını bir yabancı bankada karşılık gösteriyor.
Ve Türkiye’deki bankası üzerinden kredi açtırıyor.
Düşük faizli TL kredisi kullanıyor.
Ödediği zaman aynı yol haritasından yurtdışındaki hesabına dönüş yapılıyor.
Daha başka yöntemler de var.
Hiçbiri bilinmeyen şey değil.
.........................
PEKİ... Mehmet Bey’in cebine, Ayşe Teyze’nin filesine bütün bunlar nasıl yansıyacak?
Gaz zammıyla ilk kesik atıldı bile.
Çaresiz bütün mal ve hizmetlere yayılacak.
Seçim öncesi hükümetin dikkatli gideceğini ve abartmayacağını, dizginleri sıkı tutacağını tahmin etmek için siyaset dehası olmaya gerek yok.
Fakat...
Seçime kadar yığılacak zamlar haziran sonrasında köpürerek boşalır.
.......................
‘ENSEYİ karartmamayı” tekrar edeyim. Hazirandan sonra Türkiye’de -bir fevkaladelik olmazsa- 4 yıl seçim yok.
İktidara hangi parti gelirse o “seçim ekonomisi” savurganlığını yapmadan derleyip toplama, kemerleri sıktırma şansına sahip olacaktır.
Siyasi istikrar da bu vadeler içinde düşünülmeli.
O nedenle de “Hiçbir şey sanıldığı kadar kötü, umulduğu kadar iyi değildir” söylemini akılda tutmakta yarar var.