Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Toker’den Şener’e...

GAZETEMDEKİ odamda bazen geç saatlerde kaçamak tütün içerdim.
25/30 metre ötedeki masada Nedim Şener de o saatlerde hâlâ çalışmayı sürdürürdü.
Kokuyu alırdı.
Ona Küba tütününden sarılmış ince sigaramdan ikram ederdim.
Tüttürürken 3-5 kelime söyleşirdik.
Dün telefon ettim.
“Geçmiş olsun, hoş geldin” dedim.
“İnce sarılmış sigaraların bekliyor” diye takıldım.
Güldü.
“Alacaklarım epey birikmiş olmalı” diye cevap verdi.
İnternet sitelerinde okuduğuma göre Ahmet Şık “iyimser beklentileri” nedeniyle Nedim’e “polyanna” diyormuş.
Bana da telefonda “Adalet Bakanlığı’nda Avrupa Birliği ölçütlerinden esinlenerek yapılmakta olan düzenlemelere” gönderme yaparak “iyimser beklenti” mesajı verdi.
Ve...
“Hapiste yatmamız böylece iyi gelişmelere neden olmuşsa, yattığım günler helal olsun” dedi.
Gazetecilerin, gazetecileri hedef gösterdiği şu utanılası zaman parantezi içinde Nedim farkı bu...
İnşallah dediği gibi bir yeni başlangıç için “işaret fişeği” olur bu tahliyeler.
Sesi gene ışıltılıydı.
Sanki 375 gün hapiste yatan o değilmiş gibi...

Haberin Devamı

METİN TOKER’İ HATIRLADIM
DEMOKRAT Parti’nin muhalif gazetecileri “Ankara Hilton” diye anılan ve şimdi artık müze olan Ulucanlar Cezaevi’nden tahliye edildiği günü hatırlıyorum.
O zamanlar henüz gazeteci değildim.
Siyasete meraklı bir öğrenciydim.
Gazetelerde Metin Toker’in tahliye sonrası etrafını saran muhabirlere şöyle dediğini okumuştum:
“Kimseye muğber (küskün) değilim. Sanki sabah matbaaya gitmiş, akşam eve dönüyormuş gibiyim. Yarın sabah da matbaaya gideceğim, yazı işleriyle konuşup AKİS’in bu sayısını yayına hazırlayacağım.”
Metin Toker bir yoruma göre kendisini hapse atanlardan “bak nasıl da burnundan fitil fitil getirdik, çektirdik” keyfini esirgemek istemişti.
Benim de katıldığım diğer bir yorum ise “gazetecilik” DNA’sıyla ilgiliydi.
Hapisten çıktıktan sonra gazetecilik mesleğini sürdürecekti.
Okuyucularında “bu adamın hapishane sürecinde çektiklerinin psikolojik baskısı var. Olayları objektif gazetecilik ilkeleriyle yazamaz” gibi bir yargı oluşmamalıydı.
Ayrıca Metin Toker’in doğasında “rövanşist” olmak yoktu.
Yaşamına yeni bir sayfa açardı.
Nedim’den de bu izlenimi aldım.
Elbette kırıklığı var ama Türkiye ve dünyada dikkatleri basın özgürlüğü, uzun tutukluluk gibi sorunlarımıza çekmeye katkısı nedeniyle “eksilerden artı üretiyor.”
Haksız da değil.
Nedim Şener ve Ahmet Şık’ın tutuklandıkları haftalarda sürecin aktörlerinden biriyle konuşuyorduk.
Olayın büyük yankıları nedeniyle hayret içindeydi.
“Bu kadar önemli isim tutuklandı ama şu iki gazeteci yüzünden kopan kıyamet gibisi olmadı.
Neden?”
Bu soru Nedim Şener’in söylemiyle örtüşüyor.

Haberin Devamı

MADALYONUN İKİ YÜZÜ
ADALET Bakanlığı tiyatronun ağlayan ve gülen maskları gibi bir yeniliğe imza attı.
Önce birincisi...
Ağustos 2011’de kurulan İnsan Hakları Daire Başkanlığı AİHM’nin (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) Türkiye ile ilgili kararlarını yayınlayan bir site kurdu.
Türkiye 2 bin 404 mahkzmiyetle AİHS’yi (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi) en çok ihlal eden ülke.
En fazla sayıda mahkzmiyet kararı Türkiye için.
Yaşam hakkı ve işkence gibi alanlarda Rusya kıl payıyla Türkiye’yi geçti.
Diğer maska gelince...
Bu rakamları koymak, yayınlamak demokratik tavırdır.
Yeni kurulan daire “ihlalleri ortadan kaldırmak” misyonuna ilk adımlarını atarken umut veriyor.