CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’na “her canlı ölümü tadacaktır” söylemini değiştirerek soruyorum:
“Her siyasi parti lideri yumurtayı tadacak mı? Size yumurta atılsa tepkimiz ne olur?” diye soruyorum...
Kılıçdaroğlu cevaplıyor:
Genel Başkan olmadan önce de gittiğim yurtiçi ve yurtdışı toplantılarının bazılarında “yuh” şeklinde protestolar oldu. O arkadaşların hiçbirine kızmadım. Sadece beni dinlemelerini istedim. “Dinleyin, düşünceleriniz varsa onları söyleyin” dedim.
Bizim gençleri anlamamız lazım. O genç, yumurtayı boşuna atmaz. Politikacının düşünmesi gereken, o gence yumurtayı attıran olgu nedir onu araştırmak zorundadır. Onu araştırırsak hiçbir sorun kalmaz.
Kemal Kılıçdaroğlu için yumurtanın önemi geçmişe dayanıyor.
İlkokul yıllarında beyaz yumurtaları soğan kabuğuyla boyayıp satıyormuş.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’ndan güzel bir söylem...
“Türkçe ses bayrağımızdır.”
Türkçenin önemini şöyle anlatıyor:
Ya Kürtçe?
Anadil yasağının kaldırılmasıyla ilgili o ilk kanun teklifini veren de Cumhuriyet Halk Partisi’dir. Dili yasaklayamazsınız. Anadil önemlidir. Herkes öğrenebilmeli, bizim eğitim dilimiz Türkçedir. Güzel bir dilimiz var.
Her gece dua ederim
Kılıçdaroğlu’na inanç dünyasını soruyorum:
“Herkes gibi ben de akşam yatarken dua ediyorum. Allah’ı çağırıp, yardım istiyorum” diyor.
Ve anlatıyor:
“İnançların siyasete alet edilmesi son derece tehlikeli. Çok değişik inançlarda insanlarımız var. Herkes gidip ibadetini özgürce yapabiliyor. Bugün Türkiye’de herhangi bir yurttaş ‘ben ibadetimi özgürce yapamıyorum’ diyorsa gelsin beni bulsun. Ben onun ibadetini özgürce yapabilmesi için elimden gelen çabayı göstereceğim.”
Kemal Kılıçdaroğlu, ŞEFFAF ODA’da Türkiye gündeminin yanı sıra, Kemal Bey oluşunu, telefonla ilk tanışmasını, ilk kravatını, eylemciyken yediği dayağı, Ulus’tan, Kızılay’a koşarak gidişini de anlatıyor.
ALTIN PALETTE SAFİR, YAKUT, PIRLANTA
Ünlü “Kurdeleler” serisinden bir eser, Burhan Doğançay’ın ellerinde resim ve heykelden sonra, bu kez de çok özel bir mücevhere dönüştü. Türk modern sanatının yaşayan en önemli temsilcilerinden Doğançay, Türkiye’de bir “ilk”e imza atarak “Ribbons 58” adlı tablosundaki kıvrımları mücevhere taşıdı.
Dünyada, İngiliz sanatçı Damien Hirst gibi eserlerini değerli taşlarla yaratan farklı sanatçılar bulunuyor. Türkiye’de ise böyle bir çalışmayı ilk kez Burhan Doğançay gerçekletirdi. Sanatçının ZEN Diamond ile birlikte tamamen el işçiliğiyle yarattı mücevher, bu anlamda çok özel bir yere sahip olacak.
Kadının toplumsal yaşamda hak ettiği yere gelmesini ve eğitimini desteklemek amacıyla her sene Dünya Kadınlar Günü’nde özel bir organizasyona imza atan Zen Diamond, 2011’de Burhan Doğançay ile birlikte bu anlamlı çalışmayı gerçekleştirdi.
Mücevherin üstündeki kıvrımlar sanatçının ellerinde şekillendi. Pırlanta, yakut, mavi ve sarı safir, beyaz ve yeşil altın kullanıldı. Seçilen tablo model olarak alınarak çok özel bir parça yaratıldı.
“Ribbons on Sapphires” adını alan mücevherin mıhlaması, iki haftada mikroskopla yapıldı.
“Ribbons on Sapphires”; Doğançay Müzesi’nde sergilenmekte. Satışı, Antik AŞ. gerçekleştirecek. Satıştan elde edilecek gelirin yarısı, TİKAD’ın (Türkiye Kadınlar Derneği) “Senin de Bir Okulun Olsun” kampanyası bağlamında okul yapımında değerlendirilecek. Diğer yarısı ise Doğançay Sanat Kültür ve Eğitim Vakfı‘na Türk resmini tanıtmak amaçlı projelerde kullanması için bağışlanacak.
GÜL’DEN “AZ, DAHA ÇOKTUR...”
Işıklar sönüyor... Efsane “Cırque du Soleil” gösteriye başlıyor.
Tüm izleyicilerin dikkatleri sahneye odaklanmış.
Ve... Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve eşi Hayrünnisa Gül yanındakilerle birlikte sessizce giriyor ve koltuklarına oturuyorlar.
Ne bir şatafatlı anons, ne alkış, ne de tezahürat... Doğrusu budur.
Bir gösteriye gelişi, resmi protokolün altın suyuna batırılarak parlatılması gereksiz.
İngilizlerin “less is more (az daha çoktur)” söylemi böyle durumlar için de geçerlidir.
Cırque du Soleıl için de birkaç satır.
Bu ikinci görüşüm.
Tıpkı “Bolşoy Bale”si gibi Cırque du Soleıl’in de birden fazla toplulukları var.
Abdi İpekçi Salonu’nda bunlardan biri gösteri yaptı.
Estetik, müzik, renk, uyum ötesinde insan bedeni performansının en ileri örneklerine tanık olduk.
Kasları sanki çelik liflerle örülmüş.
Yerçekimi onlar için sıfır...