TÜRKİYE‘nin önünde “Hacet Kapısı” 3’üncü kez aralanıyor.
İslam’da “duaların ve dileklerin kabul edildiği Hacet Kapısı” söyleminin siyasette kullanılması patenti 8’inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’a ait.
Şu satırları aynen yansıtıyorum:
Irak Kürtlerine açılım, zorunlu olarak, Türkiye’nin kendi Kürt sorunu ile yüzleşmesini, kendi Kürtlerine ilişkin resmi ezberini bozmasını da beraberinde getirecekti.
Turgut Özal’ın görüşleri büyük ölçüde soğuk savaşın sona erişine ilişkin bakış açısından etkilenmişti.
Özal, soğuk savaşın sona ermesini, Sovyetler Birliği’nin dağılmasını, Kafkasya’dan Orta Asya’ya uzanan alanda Türk kimlikli bağımsız cumhuriyetlerin ortaya çıkmasını, jeopolitik terimiyle eski Osmanlı “heartland”ı olan Balkanlar’daki rejim değişikliklerini, Türkiye’nin uluslararası sistemde yükselişi için bir şans olarak değerlendiriyordu.
Bu değerlendirmesini “Türkiye’nin önünde ancak yüzyıllar içinde bir kez gelecek olan hacet kapıları açılmıştır” sözcükleriyle ifade etmişti.
Irak’ın Kuveyt’i işgaliyle patlak veren körfez krizi, Turgut Özal için, Soğuk Savaş sonunda Türkiye’nin önüne çıkan, bu “Hacet Kapıları”ndan içeri girme fırsatı idi. (*)
Türkiye o dönemde Özal’ın ağırlık koyması ve inisiyatifi almasıyla önemli hamleler yaptı.
Ama...
Ne yazık ki tek başına çabaları, içeriden yeterli desteği bulamadığı için ancak eşiğe yaklaşabildi.
Daha ileri gidemedi.
Türkiye, ABD’nin öncülüğünde Saddam’a karşı kurulan “Koalisyon Güçleri” içinde -sembolik miktarda da olsa- yer alamadığı için Irak’ın geleceği için kararların alındığı masada olamadı.
Bu birinci kaçan şanstı.
İkinci şans gene bu kez Saddam’ı silen Irak’a ikinci harekatta kaçtı.
1 Mart tezkeresinin Meclis’teki oylamada “nitelikli çoğunluğa” erişmemesi yüzünden Amerika’yla ilişkiler buz tuttu.
Türkiye’den Kuzey Irak’a geçerek Bağdat’ı düşürmek planı rafa kalktı.
ABD Saddam’ın işini Irak’ın güneyinden işgale başlayarak bitirdi.
Kimse “Türkiye 1 Mart tezkeresini reddetti” demesin.
Bal gibi “kabul” oyları çoğunluktaydı.
Ancak, nitelikli çoğunluk sayısına -AK Parti’den fireler- nedeniyle erişilemedi.
Bu terslik kısa sürede telafi edildi.
AK Parti kararı nitelikli oy çoğunluğunu da sağlayarak aldı ama artık zamanın ruhunu ıskalamıştı.
ABD’nin yanıtı “hayır, teşekkürler” oldu.
Türkiye’nin kontrolünde olacak Kuzey Irak’ta Kürtler “stratejik ortak” konumuna geçti.
Türk askerlerinin ve subaylarının başlarına çuval geçirilen dramlarla örülen süreç hafızalarda hala taze.
Şimdi...
“Hacet Kapısı” -galiba- yeniden aralanmakta.
Bu kez “Arap Baharı” rüzgarlarıyla bölge haritası yeniden çizilmekte.
Türkiye’nin -satrancı iyi oynarsa- oyunu alması mümkün.
İran’ın, Suriye üzerinden etki alanının daralmakta olduğu görünmekte.
Ağırlığını Irak’ta yoğunlaştırıyor.
Şii nüfusun çoğunlukta olduğu Güney’den baskı kurarak Bağdat üzerinde kol güreşini sürdürmekte.
Bu durumdan Kuzey Irak’taki Kürtler rahatsız.
Kuzeyinden, doğusundan ve güneyinden kuşatıldığında yaslanması gereken coğrafya Türkiye.
Türkiye’nin de bu yakınlaşmada stratejik ve siyasal yararı yadsınamaz bir gerçek.
Kaldı ki Türkiye’nin nüfusunun önemli bir bölümü Kürt.
Yüzyılın başlarında cetvelle sınırlar çizilmeden önce “Türkiye Kürdü-Irak Kürdü” diye bir ayırım zaten yoktu.
Özal daha yıllar önce Kuzey Irak Kürtleri, Saddam’ın tehdidi ve kıyımı karşısındayken bu birlikteliği şöyle açıklamıştı:
“Bulgaristan’daki, Yunanistan’daki, diğer Balkan ülkelerindeki Türk soydaşlarımıza nasıl kendimizi yakın hissediyorsak ve onlara destek veriyorsak Kürt yurttaşlarımızın soydaşı Kuzey Irak’taki Kürtleri de öyle görüyoruz.”
Eğer...
İmralı üzerinden PKK sorununa “silah bıraktırma” yoluyla çözüme gidiliyorsa bunda Kuzey Irak Kürt yönetiminin de katkısı önemlidir.
Ve...
İç politika rüzgarları da çözümün yelkenlerini “Hacet Kapısı” rotasında doldurmakta.
CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun “İmralı’yla müzakerelere karşı değiliz” söylemi Türkiye tarihinde az görülebilecek bir “iktidar-ana muhalefet” örtüşmesidir.
MHP’nin -doğal sayılması gereken- karşı koyuşu dışında bu önemli bir şanstır.
Toplum da buna hazır.
.............................
(*) Cengiz Çandar- Mezopotamya Ekspresi- İletişim Yayınları- S.101
Özay Şendir
‘Diyalektik bir şey’ olarak Lozan tartışması...
16 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Sosyolojik hatalar!
16 Mayıs 2025
Zafer Şahin
Sanatçılar ‘Terörsüz Türkiye’ istemiyor mu?
16 Mayıs 2025
Abdullah Karakuş
Krizler, görüşmeler ve sonuçları
16 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
İttifak’ta görüş ayrılığı çıkmadı
16 Mayıs 2025