40 yıldır sürmekte olan ambargo, Kıbrıs politikasında değişim sonucu yırtıldı. "Kıbrısı satışa getiriyorlar" iddialarına, ABnin dün açıklanan kararları, "tekzip" metni gibidir.30 yıllık "mıhlanmış" tavır sürseydi...Net ve açık gerçek şu olurdu:1 - "KKTCnin izolasyonu sürecekti."2 - "Türkiyenin AB üyeliği için tarih alma beklentisi hayal olacaktı." Değişimin, durağanlıktan koptuktan sonra açığa çıkan ve çoğalan "artı enerjisi" vardır. Kıbrıs politikasında, 30 yıllık paslı statükoyu kıran değişim de, "artı enerjisini" açığa çıkardı. Ancak..."Hiçbir şey umulduğu kadar iyi ve sanıldığı kadar kötü değildir..."ABnin aldığı karar, KKTC üzerindeki 30 yıllık "iktisadi ambargoyu" kaldırıyor.Böylece "ekonomik izolasyon" sürecini noktalıyor.Bundan böyle KKTC yurttaşları, ürettiklerini ABnin 3. ülkelerle ticareti kapsamında "doğrudan" ihraç edebilecekler."Doğrudan" ithalat yapabilecekler.Ama...O kadar.Bütün bunlar - Verheugenin de altını çizdiği gibi - "ABnin, KKTCyi tanıdığı veya tanıyacağı" gibi - kesinlikle - algılanmamalı.AB kararının hiçbir "siyasal" boyutu yok.Sadece, ileride - olası birleşme halinde - Kuzey kesiminde, ekonomik düzeyin, Güneye yaklaştırılması amaçlanıyor.Kuzeyin iktisadi yetersizliği, son referandumlar sürecinde - olası - birleşmenin "yumuşak karnı" olarak görülmekteydi.Güneyi de düşündürtüyordu. Gri KKTCnin bakanlarından biri Brüksel dönüşü, arkadaşlarıyla özel söyleşisinde "AB, bizim devleti tanımaktan o kadar uzak ki... Neredeyse Kuzeyle ilişkilerini NGOlar (Non Gouvernemental Organisation = Hükümet dışı örgütler) üzerinden yapıyor havasındalar" demişti.Gerçekten KKTC Başbakanı Mehmet Ali Talat, o bakanı da yanına aldığı Brüksel seyahatinde, "CTP, yani Cumhuriyetçi Türk Partisi lideri" olarak çağrılıydı.Ne Başbakan, ne Kıbrıs Türk Toplum Lideri...Bir siyasi partinin, diğer deyişle NGOnun başkanı sıfatıyla davet edilmiş ve ağırlanmıştı.Verheugenin yaptığı açıklamada da, "Kuzey kesim ticaretinin Ticaret Odası üzerinden AB Komisyonu işbirliği ile yapılacağını" belirtmesi de, KKTCnin bakanlık ya da devlet dairesi olarak devre dışı bırakılma politikasının "simgesel" kanıtıdır. NGO muamelesi Peki ticari işlemler nereden yapılacak?Genel eğilim, Güneydeki Limasol Limanının kullanılması...Peki ya KKTC egemenliğindeki Mağusa Limanı?Devrede KKTC olursa... Şu aşamada zor.Ama "özelleştirme" formülü üzerinde de durulmakta."Limanın işletmesi" Kuzeyli Türk şirketleri ile yabancı şirketlerin oluşturacağı uluslararası bir sermaye grubuna verilirse, sorun çözülmüş olur mu?Ancak...Askerin de böyle kritik bir limanın denetiminin uluslararası sermayeye verilmesine AB komisyonu denetimine nasıl bakacağı kuşkulu.Ya Ercan Havalimanının uluslararası uçuşlara - doğrudan - açılması?Yılda 500 bin turist, Kuzeyin ekonomisini bir yılda katlar.Yeni yatırımı gerektirmeyecek altyapı da hazır.Fakat...Mağusa için formül ve kuşkular, Ercan için de geçerli.Duyarlı noktalar, henüz gri renkte. Mağusa Limanını özelleştirmek Ambargo perdesinin yırtılması elbette olumlu.Ancak, KKTC toplumu "üretim kapasitesi" için sınav vermiş değil.Bu pratiği de yeterince kazandığı söylenemez.Ekonomi - genellikle - Türkiyeden katkılarla, yardımlarla dönmüş.Şimdi...KKTC, kendi çabasının karşılığını almak aşamasında.Sadece, üretim değil, "pazarlama, tanıtım, ilişkiler, güven" gibi yeni ekonomi coğrafyaları ile de karşılaşacak.Kısacası...Kafesin kapağı açılıyor.Kendi kanatlarıyla uçma zamanı.KKTC, balmumundan kanatları güneşe çıkınca eriyen bir İkarus olmadığını kanıtlamalı. g.civaoglu@milliyet.com.tr Saçlar öne düşecek