Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Seçimler her 4 - 5 yılda bir yapılır. Ama AB treni Kopenhag istasyonundan da kaçarsa bir daha yakalanmaz.
Kritik süreçteyiz.
Önce...
AB’yi bir Hıristiyan kulübü haline getirerek, halkının çoğu Müslüman olan Türkiye ile arasına duvar çekme çabaları...
İki büyük kilise; Katolikler ve Protestanlar güç birliği yaptılar. Katolik Piskoposlar Konferansı Başkanı Lehmann ile Protestan Kilisesi Konseyi Başkanı Kock, diğer ülkeler temsilciliklerine ortak imzalı birer mektup gönderdiler.
Avrupa’nın geleceği konvansiyonu başlangıç maddesinde "AB’nin Hıristiyan karakterinin vurgulanmasını" istediler. "AB’nin dini mirasına Tanrı’ya da atıfta bulunularak yer verilmedir" önerisinde bulundular.

Türkiye’nin yanıtı
Türkiye Dışişleri Bakanlığı’ndan bu öneriye ciddi bir yanıt geldi.
Özeti şöyle:
"- Tam üyeliğe aday Türkiye, laik devlettir. AB’nin de siyasi ve ekonomik eksenli laik bir topluluk olduğu görüşündeyiz.
- AB ülkelerinde 15 milyon Müslüman bulunmaktadır. AB’de diğer dinlerden de milyonlar yaşamakta.
AB’yi Hıristiyan topluluğu olarak göstermek iç uyumu tehdit eder.
- Hıristiyan kimliği ön plana çıkarılmış AB, diğer dinlerden uluslarla ilişkilerinde zorlanır. Ayrıca AB, köktenci eğilimleri ve dine bağlı şiddeti tetiklemiş olur. Böyle yanlışlarla 11 Eylül’e gelinmişti.
- Şubat 2002’de İstanbul’da düzenlenen İslam Konferansı Örgütü ile AB Ortak Forumu laik Türkiye’nin girişimiydi. ‘İstanbul ruhu’ söylemi ile küresel siyasette önemli bir yer tuttu.
Bu girişim bile laik Türkiye’nin AB için önemini ortaya koyar."

Maskeler insin
Kopenhag randevusunda Türkiye için karar saati yaklaştıkça maskeler inmekte, karşı rüzgârlar sertleşmekte.
AB’den gelen olumsuz sesler son günlerin gazete sayfalarında ve TV ekranlarında izleniyor.
Bu bağlamda Avrupa basınından derlediğim bazı satırlarla bakış açılarını yansıtmaya çalışayım: "Türkiye, yıllardır AB’yi zor durumda bırakmakta. Çünkü AB’ye üye olma ısrarı, Avrupa yönetimlerini ikiyüzlü davranmaya zorlamakta. Resmi açıklamalarda ‘Türkiye koşulları yerine getirirse üye olabilir’ deniliyor. Ama kapalı kapılar ardında ‘bunun mümkün olmadığı’ söyleniyor.
Bu bir riyakârlıktır."
......
"TBMM’nin reform kararlarıyla AB’nin uzun süredir istediği reformların bir kısmı yerine getirilmiştir. Genişlemeden Sorumlu Komiser Verheugen de, - hemen - sözcüsü aracılığıyla ‘bu reformlarla Türkiye’nin AB safında yer aldığını’ duyurmuştur. Bunlar aceleci sözlerdi. Nitekim Verheugen, daha sonra ‘kriterlerin tamamının yerine getirilmediğini’ söylemiştir. ‘Örneğin, askerin rolü ve medya özgürlüğü ileriye doğru atılması gereken diğer adımlar’ demiştir."
.....
"Sonbahar ilerleme raporunda, değerlendirmeler hangi yönde olursa olsun Türkiye ile tam üyelik müzakerelerine başlama zamanının geldiği ifadesi yer almayacaktır. Kopenhag zirvesi bir ‘Türkiye zirvesine’ dönüşmeyecektir."

Direksiyon kimde?
"AB, Türkiye’nin iç siyaset girdabına çekilmektedir. Her küçük reform adımında, AB, Türkiye’ye yeni ödünler vererek, Türkiye iç politikasında sorumluluk üstlenmiştir.
Bazı reformcular şantaja başvurarak, seçim şanslarının azalmaması için AB’den ödünler koparmak istiyor. Onlar İslamcılara ve milliyetçilere karşı seçimleri kaybederlerse AB bunun suçunu üstlenecek midir. Saçma..."
......
"AB yönlendirici bir direksiyon olmaktan çıkıp, direksiyonu Türkiye’de olan motor haline geliyor. Her reformun ödüllendirilmesi, zamanla, önce ödülün verilmesi, sonra reformun bunu takip etmesi gibi bir tehlikeye dönüşebilir.
Oysa AB’ye katılmayı Türkiye istemekte, AB değil. Pazarlık olanaklarını AB, Ankara’ya kaptırmamalı."
......
SONUÇ: Seçime odaklanan ve içeriye kapanan siyasi partiler, Avrupa Şampiyonlar Ligi vizyonundan yoksun, Edirne’den ötede iddia taşımayan futbol kulüplerini andırıyor.