Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Partiler aday listelerini verdiler.
Peki küskünler sayısı ve seçimlerin ertelenme olasılığı? Kilit parti DYP idi. Barajın tehlikeli çizgisindeydi. Sıyıramama olasılığı vardı. Parti yönetimi işin dışındaymış maskesini takardı, grubun küskünlerin yanında oy kullanmasına yeşil ışık yakabilirdi.
Ancak...
DTP ile güç birliği kararı ile DYP sıyırmış sayılır.
Deutsche Bank’ın araştırmasında DTP oyları hesaba alınmış değil ama DTP’nin kendisi için yaptırttığı araştırmalar yüzde 2.5 ile yüzde 3.2 arasında oy oranı gösteriyor.
Basit aritmetik toplamla DYP yırtar.
Ayrıca barajın üzerine - kesin - çıkacağı önümüzdeki süreçte iyice vurgulandığında, bu sinerji aritmetik toplamın da üstünde oy çekebilir.
Özellikle barajın altında kalacağı izlenimleri koyulaşırsa ANAP’ta hâlâ kalmış merkez sağ oyları...
O halde, DYP bu manzarada, artık hiç rol falan oynamadan, 3 Kasım’da seçim isteyen AKP ve MHP ile aynı blokta yer alabilir.
DYP grubundan oy gelmezse, olası bir küskünler isyanının, seçimleri iptal kararı için yeterli sayıyı bulması çok zor...

Peki 3 Kasım seçimlerini erteleyecek sayı büsbütün imkânsız mı?
Bu işleri TBMM’de en iyi bilenlerden biri Mehmet Keçeciler’dir.
Her seçimde isyanları bastırmak için çok ter dökmüştür.
1987 isyanı en ciddi olanıydı. Turgut Özal 15 Kasım’da yapılması gereken seçimleri, yasağı henüz yeni kalkmış olan Demirel’e hazırlanma zamanı tanımamak için 1 Kasım’a aldırmıştı. Ama Yüksek Seçim Kurulu "1 Kasım’a yetiştiremeyiz" gerekçesiyle seçimi engelleyince, çok zorda kalmıştı. Çünkü... Bu arada da aday listeleri açıklanmış, 4OO milletvekilinden oluşan 205 ANAP milletvekili arasında 35’i seçilemeyeceklerini görmüşlerdi.
Yüksek Seçim Kurulu’nun öngördüğü 29 Kasım’da seçim için isyanları oynayan 35 ANAP’lının oyu gerekiyordu. Seçim istemeyen muhalefetin 195 oyu ancak böyle aşılabilecekti.
O nedenle Turgut Özal, 35 isyancı milletvekilini 3’er 5’erlik gruplar halinde Çankaya Konutu’nda ağırlıyordu. Uzun uzun dil döküyordu. Başlıca yardımcısı da Mehmet Keçeciler’di.
Sonunda isyan bastırıldı.
Çünkü Özal’ın eli güçlüydü.
Kamuoyu araştırmaları, ANAP’ın açık farkla yeniden tek başına iktidar olacağını gösteriyordu.
O, 35 milletvekiline seçilemeseler de yönetim kurulu üyelikleri vs. gibi olanaklar sunulabilirdi.
Ya şimdi?..

Keçeciler’e göre 3 Kasım’da seçim yasaya değil, TBMM kararına dayalı olduğu için küskünlerin olası hareketini bastıracak iki sigorta devre dışı...
"1- Eğer yasa çıkarılmış olsaydı, yeni bir yasa maddesiyle iptal edilmesi gerekecekti. Usule göre, ilgili bakan oturuma katılmazsa, TBMM’de iptal yasa önerisi görüşülemeyecekti. Böylece engellenebilirdi.
2- İptal Yasası çıksa bile onaylanmak ve Resmi Gazete’de yayımlanmak üzere Çankaya’ya gönderilecekti. Cumhurbaşkanı Sezer yasayı veto edebilirdi.
Oysa şimdi 200’ü bile bulmayan milletvekili çoğunluğuyla TBMM iptal kararı alabilir. Ne ilgili bakanın TBMM görüşmelerine katılması koşulu var, ne de Cumhurbaşkanı’nın veto kaygısı."
Ancak bir kez daha vurgulayalım. Anahtar parti DYP’siz bu sayının ya da bütün partilerin katılacağı bir oturumda çoğunluğun bulunma olasılığı, bulunmama olasılığından az.

3 Kasım seçimlerinin iptali için belki, bu hükümetin düşmesi ve yenisinin kurulması "özendirici" etki yapabilirdi.
Bakanlık koltuğu, kırmızı plakalı makam aracı, işin cakası, siyaset çöllerinde ömür boyu yürüyenlerin "vahası..."
Fakat, siyasetin küskün gezginleri "vaha" değil "serapöla da karşılaşabilir...
Özellikle Çiller’in "seçim hükümeti ile seçim iptalini kesin ayıran" tavrı ortada.
Seçim hükümetini olsa olsa kendi başbakanlığında... Böyle olmasa bile MHP oylarını aşındırmak için isteyebilir.
Ama fazla riske girmez.
Sonuç... Metin Toker’in söylemiyle "makulü normalde aramak" seçeneği daha ağır basıyor.